Rob Ferguson
Dünya siyasetinde bir dönüm noktasında bulunuyoruz. Nükleer silah sahibi iki taraf, Soğuk Savaş’ın başlangıcındaki Berlin ablukasından bu yana ilk kez Avrasya’da karşı karşıya geliyor. Ukrayna’daki savaş gelip geçici bir dönem
değil. Bu savaşın kökleri, büyük güçler arasında gelişen ve Ukrayna’nın çok ötesine uzanan bir çatışmada, Soğuk Savaş’tan ve Sovyetler Birliği’nin çöküşünden sonra şekillenmeye başlanan küresel rekabette yatıyor.1
Rus işgali emperyalist savaşların ayırıcı özelliklerinin tümüne sahip: savaş suçları, bombalanarak harabeye döndürülen şehirler, binlerce ölü. 12 milyondan fazla insan şimdi ya mülteci durumuna düştü veya ülke içinde yer değiştirmek zorunda kaldı. Amerika Birleşik Devletleri ve NATO ittifakı, Irak ve Afganistan’da yürüttükleri feci işgallerin hemen ardından şimdi Ukrayna’ya ve Rusya’ya sınırı olan Doğu Avrupa devletlerine devasa miktarda cephane ve silah sistemi desteği yığıyor. Doğu Avrupa’daki NATO askerlerinin sayısı on kat arttı. Avrupa’nın baskın ekonomik gücü olan Almanya, askeri bütçesinde 100 milyar avroluk artışa gideceğini açıkladı.2 ABD başkanı Joe Biden Ukrayna’ya on milyarlarca dolarlık askeri yardım sağladı. Bunu İsrail’e yıllık olarak verilen 3 milyar dolarlık yardımla karşılaştırın. Financial Times’ın da gözlemlediği gibi:
Bugün Doğu Avrupa, Soğuk Savaş’ın zirveye çıktığı günlerden bu yana en çok militarize olduğu dönemi yaşıyor. Nükleer güçler bir kez daha Baltık denizi ile Karadeniz arasındaki geniş alanda karşı karşıya geliyor.3
Finlandiya ve İsveç, tarihsel olarak savundukları “ittifaklara dahil olmama” tutumlarını terk etme ve NATO’ya katılma niyetinde olduklarını ilan ettiler. Bu NATO’nun Rusya ile olan sınırının iki katına çıkması anlamına geliyor. Rusya Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dmitri Medvedev Finlerin ve İsveçlilerin NATO’ya girmesinin “Baltıkların nükleersiz silahlardan arındırılmış olma halinden artık bahsedilemeyeceği” anlamına geleceğini söyledi.4 Finlandiya’ya giden Başbakan Boris Johnson nükleer füzelerin Britanya anakarasına geri dönebileceğinin sinyalini verdi.
Karşılıklı cepheleşme tüm Avrasya’da gerçekleşiyor. Biden, mayıs ayında ABD, Japonya, Avustralya ve Hindistan’ın katılımıyla toplanan “Dörtlü Güvenlik Diyalogu” zirvesinde, Ukrayna’daki savaştan katılımcı güçlerin ortak tarihindeki “kara bir an” olarak bahsetti ve Çin’i çevrelemeyi amaçlayan ve ABD dışında 13 ülkenin katılacağı yeni bir girişimi, Hint-Pasifik Ekonomik Çerçevesini açıkladı. Dahası, Biden Tayvan konusunda ABD’nin on yıllardır uyguladığı “stratejik muğlaklık” politikasına son vererek, onu askeri olarak Çin’e karşı koruyacakları vaadinde bulundu. Ayrıca ABD görevlileri Tayvan’ı “Ukrayna taktiklerinden” ders almaları konusunda teşvik etti.5
ABD’li stratejistler ile Batılı ordu ve diplomasi uzmanları dikkatlerini Asya’ya yöneltmeden önce Ukrayna üzerine bir araştırma raporu veya makale yazmak için nadiren kalem oynattılar.6 Economist’te yayınlanan tipik bir başyazıda “Çin, Rusya’yı liberal dünya düzeninin parçalanması çabasındaki ortaklarından biri olarak görüyor” diye ilan ediliyordu. Aynı yazıda “Batının, Bay Putin’in suçlarının hesabını vermesini sağlamaktaki kararlılığının, Çin’in ihtiraslarının önündeki en etkili engeli oluşturacağında” ısrar ediliyordu.7
Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali solda ciddi bir kafa karışıklığı yarattı. Önemsiz bir azınlık, Rusya’nın yalnızca ABD ve NATO genişlemesine tepki gösterdiği ve eleştiriden muaf tutulması gerektiği yanılsamasına sıkıca sarıldı. Ancak Batı solunun çoğunluğunun tepkisi, bu süreçte NATO’nun oynadığı rolün öneminin inkâr edilmesi ve Ukrayna’ya önerilen tek savunma yolu olarak görülen NATO silahlarının desteklenmesi oldu.8 Bu tutumların ikisi de bir biçimde, o veya bu emperyalist kampa teslim oluyor.
Britanya’daki Savaşı Durdurun Koalisyonu (STWC) farklı bir tutum alarak, savaşın giderek daha fazla emperyalistler arası bir mücadele niteliği kazandığını vurguladı. STWC Rus işgaline karşı çıkıyor, Rus askerlerinin çekilmesi çağrısında bulunuyor ve Rus savaş karşıtı eylemcileri destekliyor. Ancak koalisyon savaş karşıtı hareketin aynı zamanda NATO’nun genişlemesine ve savaşı tırmandırmasına da karşı çıkması gerektiğinde diretiyor.9 Bu dergi [International Socialism] ve onun içinden doğduğu Uluslararası Sosyalizm Geleneği de bu tutumu paylaşıyor.10
NATO’yu eleştirenler sert eleştirilere hedef oluyorlar. İşçi Partisi’nin sol kanadından milletvekilleri STWC’den desteklerini çektiler, İşçi Partisi’nin yerel örgütleri Starmer’ın ve parti liderliğinin emirleri nedeniyle sessizliğe gömülmüş halde. İlk alınan tutumlar göz önüne alındığında sadece dört sendika NATO’yu eleştiren bir tutum aldı ve bu tutumlar da sendikalarda tartışma konusu. Savaş karşıtı hareket, solun içerisinden şiddetli saldırılarla karşı karşıya. Yine de genel olarak toplumda, gerginliğin artmasından ve savaştan korkan, ABD’nin ve Avrupalı güçlerin ikiyüzlülüğüne kuşkuyla yaklaşan ve savaş karşıtı tezlere açık olan bir kitle var.
Bu makale Soğuk Savaş’ın bitmesinin ardından Rusya ve Batı arasındaki emperyalist rekabetin yeniden ortaya çıkışını ele almayı amaçlıyor. Demir Perde olarak adlandırılan hattın ortadan kalkması yeni bir fay hattının ortaya çıkmasına neden oldu; bu hat batıda Balkanlarda devasa bir kavis çizerken, doğuda Orta Asya’ya ve Çin’e uzanıyordu. Bu Avrasya fay hattında dünyanın üç nükleer silah sahibi kampı buluşuyor: Atlantik ittifakı, Rusya ve Çin. Ayrıca hem yükselen iki alt-emperyalizm olan Türkiye ve İran hem de diğer bölgesel güçler, muazzam ekonomik, jeostratejik ve jeopolitik öneme sahip bir bölgede kendi ekonomik ve jeopolitik çıkarları için mücadele ediyorlar.
Şekil 1: Avrasya fay hattı: NATO üyeleri, Rusya’nın liderliğindeki Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü üyeleri ve Rusya’nın stratejik olarak önemli gördüğü “yakın çevre” içinde saydığı ülkeler
Emperyalizm, Rusya ve onun rakipleri Enternasyonal Sosyalistler’in ve Sosyalist İşçi Partisi’nin (SWP) kurucusu ve Marksist teorist Tony Cliff ’in yazdığı Rusya’da Devlet Kapitalizmi’nin teksirle çoğaltılmış ilk baskısı 1947 yılında yayınlandı. Cliff ’in teorisi emperyalizm, Stalin’in karşı devrimi ve Rusya’nın sınıf karakteri arasındaki ilişkinin Marksist analizini temel alıyordu.11 Anti-emperyalizm bu analizin ve Cliff ’in kurduğu siyasal geleneğin merkezinde bulunuyordu. 1950’de Kore Savaşı hakkında yazdığı erken dönem makalelerinden birinde Cliff, IS ve SWP’nin daha sonra özdeşleşeceği bir slogan üretti:
Kâr ve zenginlik için çılgınca bir yarışa girişen iki dev emperyalist güç, dünya medeniyetinin varlığını ve insanlığı, atom savaşının korkunç sonuçlarının tehdidi altında bırakıyor. İşçi sınıfının, insanlığın çıkarları emperyalist güçlerden hiçbirinin desteklenmemesini, aksine onların her ikisine karşı da mücadele edilmesini gerektiriyor. Bugün gerçek, hakiki sosyalistlerin sloganı “Ne Washington Ne Moskova, Yaşasın Enternasyonal Sosyalizm” olmalıdır.12
Cliff, Rus Marksistler Lenin ve Nikolay Buharin tarafından geliştirilmiş olan emperyalizm analizinin üzerinden ilerledi. Bu derginin [International Socialism] bir önceki sayısında Joseph Choonara, bu olguya Marksist yaklaşımın temel özelliklerini ana hatlarıyla belirtmişti.13 İlk olarak, emperyalizm devletleri çatışmaya iten küresel bir sistemdir. İkincisi emperyalizm kapitalizmin gelişimi içerisinde, üretim sürecinin ulusal sınırların ötesine genişlediği, böylece devlet ve sermayenin giderek daha fazla birbirine bağımlı hale geldiği bir aşamayı ifade eder. Şirketler devletten siyasal, ekonomik ve askeri gücünü kullanarak sermayeyi rakip sermayeler karşısında korumasını beklerken, devletler de kendi güçlerini kullanmak için sermayenin ekonomik ve teknolojik gelişim düzeyine dayanırlar.
Soldaki egemen eğilim, Ukrayna’daki savaşı yalnızca Rus işgali bağlamında ele almaya meyilli. Rusya’nın savaş başlatmasının nedeni olarak; Vladimir Putin’in Rus şovenizmi, Rus toplumuna atfedilen otokratik gelenekler ve itaatkâr zihniyet, Çarlara ve Stalin’e kadar giden emperyalist ihtiraslar tarihi dile getiriliyor. Akla hemen Soğuk Savaş tarih yazımını getiren bu görüşlerin standart liberal anlatılarla arasında çok az fark olması çarpıcıdır. Sadece Rusya’nın işgal hareketine odaklanan biri, Rusya ve Batı arasındaki emperyalistler arası rekabetin genel anlamda önemli olduğunu teslim eder, ama bu konunun Ukrayna’nın kendi hakkını tayin etme savaşıyla sadece yüzeysel olarak ilgili olduğunu düşünür.14
Ukrayna’da savaşa giden sürecin daha geniş ölçekte anlaşılması gerektiğini savunmak ve NATO’nun ve ABD emperyalizminin rolüne dikkat çekmek “peki şuna ne dersincilik” (whataboutism-çn) ile veya daha da kötüsüyle suçlanmakla sonuçlanır. Oysa Rusya’nın Ukrayna’yı işgali bağlamından kopuk olarak anlaşılamaz. Savaşın kökenlerini, Avrasya fay hattı üzerinde gelişen geniş emperyalist rekabetleri ve Rusya’nın emperyalist dünya düzenindeki konumunu açığa sermek için somut bir analiz gerekir. Böyle bir analiz için burada bir dizi ön tespitte bulunabiliriz.
İlk olarak, emperyalist rekabetin, Rusya ile Batı arasındaki emperyalist çatışmanın kendine özgü özellikleri üzerinde çok önemli bir etkiye sahip olan niteliklerini belirtmek önemlidir. Tanımı gereği emperyalizm, ekonomik, askeri ve jeopolitik güçleri artıp azalan devletler arasındaki dinamik bir rekabet sistemidir. Çatışma genellikle tam da bir güç dengesi değiştiğinde tırmanır. En uç noktasında bu, askeri bir çatışmaya dönüşür.
İkincisi, devletler birbirlerinin karşısına eşit güçler olarak çıkmazlar; ekonomik ve askeri kaynakları nadiren simetriktir. Bir devletin güç projeksiyonu yapma becerisi, ekonomik gücüyle bağlantılıdır, ancak yalnızca ona indirgenemez.
Üçüncüsü, daha zayıf bir emperyalist gücün genel ekonomik veya askeri dezavantajı, onun daha güçlü rakiplere karşı askeri güç kullanmasını engellemez. Daha az önemli bir emperyalist güç, daha kuvvetli bir emperyalist güç karşısında sahip olduğu özgün jeopolitik ve askeri avantajları kullanabilir. Buna örnek olarak, Japonya’nın galip geldiği 1904 Rus-Japon savaşında Rus İmparatorluğu’na yaptığı sürpriz saldırı verilebilir. I. Dünya Savaşı’ndan önce Almanya, küresel ticaret üzerindeki İngiliz sömürge egemenliğine meydan okumak için İngiliz deniz gücünü geride bırakma girişiminde bulunmuştu. Bu girişim başarısız olduğunda, Avrupa anakarasında düşmanca tutumlarda bulunmaya başladı.15 II. Dünya Savaşı sırasında Japonya, ABD’nin kendisinin Güney Doğu Asya’daki toprakları ele geçirme planlarına müdahalesini önlemek için Pearl Harbor’daki ABD Güney Pasifik filosuna saldırdı. 1952’de Rusya ve Çin, Asya’daki ABD etkisine karşı koymak için Kuzey Kore’nin Güney Kore’yi işgal etmesini teşvik etti; Kore güçleri arasında bir vekalet savaşı olarak başlayan bu savaş, ABD ve Çin’i kanlı bir açmazla sonuçlanan bir çatışmanın içine çekti. Bütün emperyalist güçler, “ilk kurşunu atsınlar” veya atmasınlar, ordularının, ittifaklarının ve savaşlarının “savunmacı” olduğunu iddia ederler. Ancak işçi sınıfı ve ezilenler açısından her emperyalist güç, kaynakları ve pazarları ele geçirmek için yürüttüğü savaşlarda kendisine tabi olan ulusları ve halkları ezen ve sömüren bir saldırgandır.
Dördüncüsü, emperyalistler arası savaşlarda nadiren yalnızca iki rakip vardır. Küresel sistemin bir bölümündeki çatışma, başka yerlerdeki devletler için de sonuçlar doğurur. İttifaklar kurulur ve her bir taraf, rakipleri arasında gerginlikleri istismar etmeye ve bölünmeler yaratmaya çalışır.
Son olarak, küresel sistem devletler üzerinde onları sürekli avantaj elde etmek için çabalamaya, hegemonya kurmaya ve bir yandan kendi “etki alanları” üzerinde egemenlik kurmaya uğraşırken diğer yandan rakiplerinin alanlarına sızmaya çalışmaya zorlar. Bu rekabet nihayetinde “sıfır toplamlı” bir oyundur. Sermaye birikimi uğruna yürütülen mücadelede, küresel sistemin hiçbir parçası rekabet eden devletlerin alanının dışında bırakılamaz. David Harvey’in belirttiği gibi:
Hepsi uzun vadede başarılı olamaz. Ya en zayıflar yerel devalüasyon krizlerine yenilir ve düşerler ya da bölgeler arasında jeopolitik mücadeleler ortaya çıkar… her zaman mevcut olan askeri çatışma tehlikesi (20.yüzyılda kapitalist güçler arasında yaşanan iki dünya savaşını bizlere veren türden) arka planda gizlenmektedir.16
Bu noktaları dikkate aldığımızda, emperyalist çatışmaları ideolojik bir yana, basit “ekonomik” veya “jeopolitik” nedenlere indirgeyemeyiz. Alex Callinicos’un öne sürdüğü gibi, jeopolitik ve ekonomik rekabet, karmaşık emperyalist çatışma biçimleriyle iç içe geçmiş durumda, bu yüzden bunlardan birine veya diğerine indirgenemez. Emperyalistler arası belirli bir çatışmayı diğerine karşı modellemek de yeterli değildir; emperyalist savaşlar basitçe birbirini tekrarlamaz. Marksist teorinin önemi, her bir çatışmayı açıkça görülen muharebe hatlarının ötesinde anlama, onu küresel bir sistem bağlamına yerleştirerek analiz etme yönteminde yatmaktadır.17
Rus krizi, ekonomisi ve devleti: 1991–1999
Ekim 1991’de Boris Yeltsin, Rusya Halk Vekilleri Kongresi’ne hitap etti:
Piyasa fiyatlarına bir kerelik geçiş zor ve zorunlu, ancak gerekli bir önlemdir. Yaklaşık altı ay boyunca işler herkes için daha kötü olacak, ancak daha sonra fiyatlar düşecek, tüketici piyasası mallarla dolacak ve 1992 sonbaharından itibaren ekonomik istikrarla, insanların yaşamlarında kademeli bir iyileşme olacak.18
Kısa süre önce cumhurbaşkanı olan Yeltsin’in bu konuşması, Rusya’da ekonomik “şok terapisi” çağıyla, devlet ve toplum için on yıllık eşi görülmemiş bir krizin habercisiydi. Bu “zor ama zorunlu önlem” üç temel unsurdan oluşuyordu: fiyatların serbestleştirilmesi, sosyal hizmetlerin kesilmesi ve devlet varlıklarının özelleştirilmesi. Uluslararası Para Fonu, Dünya Bankası, liberal Rus “reformcuları” ve Batılı hükümetler, nispeten kısa bir ekonomik acı döneminden sonra Rusya’nın dünya ekonomisine entegrasyonun faydalarını görmeye başlayacağına söz verdiler.
Bu süreçte Rusya, analist Anatol Lieven’in “Umacı İktisadı” olarak nitelendirdiği şeyin bir sonucu olarak eşi görülmemiş bir ekonomik çöküş yaşadı.19 İşçilerin maaşları aylarca ödenmedi, sosyal yardımlar büyük ölçüde azaldı, birikimler ve emekli maaşları buharlaştı. 1992’de enflasyon yüzde 1354’e yükseldi ve çalışan Rusların reel gelirleri yüzde 46 düştü. Milyonlarca aile küçük özel arazilerde üretilen sebze ve meyvelere bel bağlamak durumda kalırken, çocukların yaklaşık yüzde 32’sinin açlık çektiği saptandı.20 1991 ve 1994 yılları arasında erkeklerin yaşam beklentisi, sadece üç yılda altı yıllık bir düşüşle 57,4 yıla düştü. Rusya’daki intihar oranları 1990’ların başında dünyadaki en yüksek orandı. Alkol kullanımı yükseldi.21
Rus endüstrisinin yıkımı, ABD’deki Büyük Buhran’da yaşanan yıkımı aşan bir ölçeğe ulaştı ve ülkede II. Dünya Savaşı sırasında olduğundan daha büyük bir endüstriyel kapasite kaybı yaşandı. Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH) yüzde 43,3, sanayi üretimi yüzde 56 daraldı. 1991 ve 1995 yılları arasında, sermaye yatırımı yüzde 78 düşerken, en keskin düşüş yüksek teknolojiye yapılan yatırımlarda görüldü.22
“Şok terapisi”nin etkisi ekonominin ötesinde hissedildi. Devlet kapitalizminin altmış yıllık gelişimi, Sovyetler Birliği’nde devlet ve sanayi yapıları arasındaki birleşmenin dünyanın diğer bölgelerine göre çok daha fazla olmasını sağlamıştı.23 Eski komuta yapısı bozulduğunda, sanayi yöneticileri ile parti ve güvenlik teşkilatı yetkilileri, tedarik zincirinde ve üretimde meydana gelen aksamalara aldırmadan, özelleştirilmiş işletmelerin kontrolünü ele geçirmek ve gelirlerini maksimize etmek için idari güçlerini kullandılar.24 Bu arada, bölge valileri Moskova karşısında iktidar merkezleri oluşturdular. Özel çıkarları organize suçtan ayırt etmek çoğu zaman zorlaştı; devletin vergi geliri toplama girişimleri engellendi ve milyarlarca dolar vergi cennetlerinde kara para aklama için harcandı. Rus araştırmaları uzmanı Stephen Cohen, eskiden Sovyet devleti tarafından kontrol edilen devasa mallar ve güç için yürütülen, federal bölgelerin başkentlerinden oblastlara uzanan hararetli mücadeleyi anlattı; “fabrikalar, bankalar, arazi, dükkanlar, televizyon ağları, yayınevleri, ulaşım ve tabii ki askeri mülkiyet”.25
Eski nomenklatura mensupları ve yeni girişimciler büyük kârlar elde etseler de çöküş ve ekonomik kaos, Rus devletinin ve bir bütün olarak Rus sermayesinin çıkarlarına hizmet etmedi. Rus egemen sınıfı için zorluk, krizin nasıl çözüleceğiydi. Eski yöntemlere dönüş mümkün değildi, ama ekonominin yeniden inşasına giden yol da tıkanmıştı.
Devlet kapitalisti sermaye birikimi biçiminin, Rus işçileri ve köylüleri ödemeye zorladığı korkunç bedele rağmen, onun Sovyetler Birliği’ndeki sanayileşme ve gelişmenin ilk yıllarında olağanüstü dinamik olduğu kanıtlanmıştı. Ancak, rakiplerinin üretiminin ölçeği giderek küresel hale geldikçe, Rusya ileri teknoloji ve silah imalatı da dahil olmak üzere ekonominin her alanında geride kaldı.26 Callinicos’un açıkladığı gibi:
Komuta sistemi kendisini piyasadan yalıtmaya hizmet eden kapalı bir ekonomi olan… Sovyetler Birliği, uluslararası iş bölümüne katılımdan kaynaklanan üretkenlik artışlarını gerçekleştiremedi. Nomenklatura’nın Sovyetler Birliği’ni askeri-endüstriyel bir süper güce dönüştürmek için gereken kaynakları seferber etmesine izin veren örgütlenme tarzı, çokuluslu kapitalizm çağında daha fazla gelişmenin önünde bir engel haline geldi.27
1930’larda, Stalin’in değişmez amacı Batı’yı “yakalamak ve geçmekti” sanayi yöneticilerine yaptığı bir konuşmada, “geride kalanlar dayağı yer” demişti.28 Bu önerme, Rusya’nın yönetici sınıfının aklından hâlâ çıkmamıştı. “Şok terapisinin” amacı sadece ekonomik ve teknolojik gelişmeyi zorlamak değil, Rusya’nın ekonomik ve devlet gücünü başkalarıyla rekabet edebilecek bir düzeye çıkarmaktı. Bugün bile, 1990’lardaki felaket Rusya’nın yöneticileri ve kapitalistleri üzerinde bir kâbus gibi asılı duruyor.
Yeltsin dönemi 1998’de Rusya’daki çöküşle sona erdi. Kargaşanın ortasında, daha önce bilinmeyen eski bir KGB yetkilisi olan Putin, 1999 yılında Yeltsin tarafından başbakan olarak atandı ve yıl sonunda cumhurbaşkanlığını devraldı. Putin, Rus ekonomisini canlandırmayı ve devletin gücünü ve otoritesini yeniden kurmayı amaçlayan bir rota değişikliği gerçekleştirmeye çalıştı.
Rusya, güç projeksiyonu ve Batı: 1991-1999 Francis Fukuyama’nın Sovyetler Birliği’nin çöküşünü “tarihin sonu” ilan etmesi ünlüdür.29 Fukuyama, rakip sistemler arasındaki büyük ideolojik çatışmalar döneminin sona erdiğini savundu. İslami köktencilik gibi arta kalan engeller ve meydan okumalar varlığını sürdürecek ama bu kalıntılar liberal demokrasinin evrensel ilerlemesini engellemeyecekti. Fukuyama’nın tezi şimdi ne kadar akıl almaz görünse de Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra, hükümetler bu fırsatı yakalayacak öngörü ve cesarete sahip olursa, uluslar arasında yeni bir barış ve ortaklık çağının mümkün olabileceğine dair yaygın bir görüş vardı. Avrupa’da bu tür umutlar belki de hepsinden daha yüksekti. Peki, oradan buraya nasıl geldik?
Soğuk Savaş’ın bir ideolojiler çatışması tarafından yönlendirildiği önermesi her zaman yanlıştı. Dünyanın süper güçler arasındaki bölünmesi, biri devlet kapitalizmine, diğeri ise küreselleşmiş üretim ve dünya pazarına dayanan iki rakip emperyalizmin çatışmasıydı. 1991’de Soğuk Savaş dönemi kapansa da emperyalist rekabet dönemi bitmedi.
Rekabet dürtüsü, küresel sistemin kalıcı, doğal bir özelliğidir. Emperyalist çatışmanın bir dönemi sona ererken, yeni ve kaçınılmaz olarak daha yoğun emperyalist rekabet potansiyellerine yol açan bir başka dönem başlıyor. I. Dünya Savaşı, II. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş, hepsi kendi yıkıcı “çözümlerine” ulaştı. Fakat her “çözüm” emperyalist çatışmanın bir sonraki döneminin zemini hazırladı.
Rusya, Sovyet imparatorluğunun çöküşünden ekonomik, askeri ve devlet altyapısı ciddi şekilde zayıflamış olarak çıktı; ancak, aciz olmaktan çok uzaktı.
Rusya, dünyanın en büyük ikinci nükleer cephaneliğini devraldı ve bölgedeki en büyük konvansiyonel kuvvete komuta etti. Bağımsızlığına yeni kavuşan eski Sovyet devletlerinin çoğu, Rus enerji kaynaklarına ve onlarca yıllık Sovyet iktidarı üzerine inşa edilen endüstriyel ve ekonomik altyapıya büyük ölçüde bağımlıydı. ABD ve müttefikleriyle karşılaştırıldığında, Rusya’nın gücü sınırlıydı, ancak bu, ülke sınırlarının savunulmasını daha da hayati hale getirdi.
Rusya yeni bir kriz evresine girerken, ABD emperyalizmi ve Avrupalı ortakları artık Soğuk Savaş sırasında kapatılan bölgelere erişebiliyordu. Demir Perde düştüğünde, Batı Avrupa ile Rusya sınırları arasında geniş bir bölge açıldı. Rus ve Batılı liderler arasındaki tüm konuşmalar, sıcak sözler ve zirvelerde iki soru havada kaldı. Bir yandan, cesaretlendirilmiş bir Atlantik ittifakı ne kadar ileri ve ne kadar hızlı ilerleyebilir? Öte yandan, Rusya kendi gücünü ne ölçüde ve ne kadar hızlı ileri sürmeye çalışacak?
Krize rağmen Rusya, Avrasya sınır bölgeleri üzerinde yeniden hakimiyet kurmaya çalıştı ve neredeyse hiç duraksamadı. Rusya, Batı’da Avrupalı güçlerle, Çin’le ve güneyde Türkiye ve İran’la arasında bir tampon bölge oluşturmak istiyordu. Mart 1993’te Yeltsin, “ilgili uluslararası organların Rusya’ya eski Sovyetler Birliği topraklarında barış ve istikrarın garantörü olarak özel yetkiler vermesi gerektiği an geldi” dedi. Altı ay sonra, Rusya Dışişleri Bakanı Andrei Kozyrev Birleşmiş Milletler’de bu talebi yeniden dile getirdi.30 Daha 1992’de Yeltsin’i destekleyen radikal demokratlar bile Rusya’ya, tüm eski Sovyet toprakları üzerinde hegemonya kurmak için bir Rus “Monroe Doktrini” oluşturması çağrısında bulunuyorlardı.31
Rusya’nın küresel ekonomiye entegre olma girişimi, enerji stratejisi ve hegemonya iddiası yakından bağlantılıydı. 1993 yılına gelindiğinde, hammadde ihracatı Rus ekonomisinin can damarı haline gelmişti. Hammadde, özellikle petrol ve gaz, toplam ihracatın yüzde 65’ini oluşturuyordu. 1995 itibariyle, sadece on hammadde, Rusya ihracatının yüzde 70’ini oluşturuyordu.32 2021 itibariyle, Rusya dünyanın en büyük doğal gaz ihracatçısı, ikinci en büyük ham petrol ve kondensat ihracatçısı ve üçüncü en büyük kömür ihracatçısıydı. Avrupa pazarı, Rusya’nın gaz ihracatının yüzde 74’ünü, petrolün yüzde 49’unu ve kömürün yüzde 32’sini oluşturuyordu.33 Şubat 2022’ye kadar Rusya’nın federal bütçesinin yarısı petrol ve gaz gelirlerinden geliyordu.34 Boru hatları ve Avrasya fay hattını kat eden transit rotalar Rus devleti için hayati bir öneme sahip.
Şekil 2: Rusya Federasyonu’nu oluşturan topraklar ile Azerbaycan ve Gürcistan içerisindeki tartışmalı bölgeleri de gösteren Kafkasya haritası.
Rusya, ulusal ve etnik bölünmeleri açık çatışma ve savaş noktasına kadar sömürerek, emperyalist gücü stratejik bir şekilde kullandı. Rusya “barışı koruma” kisvesi altında, sınırlarındaki çatışmalara müdahale ederek, komşularına, onları Rusya’nın etki alanına bağlayan koşullar dayatmaya çalıştı. Ayrıca bu ülkelerin Rusya’nın yörüngesinin çok dışına çıkmaya çalışma ihtimallerine karşı, “donmuş çatışmaların” yarattığı tehdidi bu ülkelerin üzerinde hissettirmeye devam etti. Moskova bir dizi istila, iç savaş ve ayrılıkçı çatışmada acımasız bir rol oynadı: 1991-1993’teki Gürcistan İç Savaşı; 1991-1992’de Güney Osetya ile Gürcistan arasındaki ayrılıkçı savaş; 1992’de Oset ve İnguş grupları arasındaki etnik çatışma, 1992’de Moldova’da Transdinyester ayrılıkçı çatışması, 1992-1993 yıllarında Abhazya ve Gürcistan arasındaki ayrılıkçı savaş, 1992-1997’de Tacikistan’daki iç savaş, 1993-1994’te Çeçenistan’daki iç savaş, 1988-1994 yıllarında Ermenistan ile Azerbaycan arasında Birinci Dağlık Karabağ Savaşı ve 1994-1996’da Rusların Çeçenistan’ı işgali. Dave Crouch, Rus taktiklerini şöyle anlatıyor:
Rus birlikleri, barış koruma güçlerinin büyük bölümünü oluşturuyordu. Onlar ancak asıl çarpışma gerçekleştikten sonra getirildiler ve kan dökülmesinin şiddeti üzerinde çok az olumlu etkileri oldu; çatışan taraflardan birini açıkça tercih ettiler (veya ekonomilerini tüketip Moskova’ya doğru zorlamak için her iki tarafa da silah sağladılar). Genellikle yerel gayri resmi silahlı çetelere dayandılar ve hiçbir yerde, başlangıçtaki çatışmayı kışkırtan temel sorunları çözmeye yönelik bir tutum almadılar.35
Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki savaş 20 bin ölüme ve 1,5 milyon kişinin mülteci olmasına neden oldu. Gürcistan, Osetya ve Abhazya savaşları sonunda 50.000 kadar kişinin ölümüne ve yarım milyon kişinin mülteci olmasına sebep oldu. Tacikistan’daki iç savaştaysa 100.000 kişinin öldürüldüğü ve 1,2 milyon kişinin yerinden edildiği tahmin ediliyor. Birinci Çeçen savaşı 80.000 sivilin canını aldı ve 500.000 kişinin yerinden edilmesiyle sonuçlandı.
Rusya “yakın çevre” üzerinde yeniden egemenlik iddiasında bulunurken, ABD de kendi emperyalist menzilini genişletiyordu. Ocak 1991’de ABD, Irak’ın Kuveyt’i işgali üzerine ilk Körfez Savaşı’nı başlattı, Saddam Hüseyin’i yıkıcı ve kanlı bir yenilgiye uğrattı ve on yıl sürecek bir yaptırımlar dönemini başlattı. 1995’te ABD, Somali İç Savaşı’na BM müdahalesine öncülük etti. Ancak burada, gelecek şeylerin bir işareti olarak, ABD ve BM güçleri sözde Mogadişu Savaşı’nda küçük düşürücü bir bozguna uğradı ve sonunda 1995’te önemli kayıplarla geri çekildi.
1991-1992’de, yeni birleşen Almanya, ABD’nin isteklerine karşı gelerek, eski Yugoslavya’nın parçalanmasını kışkırttı, etnik bölünmeleri ve karşılıklı etnik temizlikleri körükledi. 1995’te ABD, Bosna Savaşı’nda müdahalenin komutasını devraldı; sekiz NATO ülkesinden yaklaşık 300 uçak kabaca iki hafta içinde 3.500’den fazla sorti yaptı.36 Ardından, 1999’da NATO bu kez Kosova meselesi nedeniyle bir kez daha Sırbistan’a karşı bir savaş başlattı. Bu savaş Batı ve Rusya arasındaki karşı karşıya gelme sürecinde bir dönüm noktası oldu.
Yine de bu on yılın ilk yarısında hem Rusya’nın hem de Batı’nın müdahale alanları doğrudan karşılıklı meydan okuma ile değil, ortaklaşa belirleniyormuş gibi gözükebilirdi. 1994’ün sonuna gelindiğinde, Moskova o zaman için sınır bölgelerinde yeterli bir hegemonya kurmayı başarmıştı. Bunun iki istisnası vardı; Kuzey Kafkasya’daki küçük Çeçenistan Cumhuriyeti ve Ukrayna.
Kafkasya (kelime “dağlar” anlamına gelir) 1990’larda Rus müdahalesinin merkezi odak noktasıydı. Kafkasya’yı oluşturan devletler, Çarlık döneminde Rus emperyalizminin örsünde dövüldü. Kafkasya’nın batısında Karadeniz, Akdeniz’e giden yol ve Rusya’nın Karadeniz filosunun karargâhı, doğusunda, geniş enerji kaynaklarıyla Hazar Denizi ve Orta Asya, güneyinde Türkiye ve İran sınırı bulunur. Kafkasya üzerindeki nüfuzunu kaybetmek, Rus emperyalizmi için acil bir stratejik tehdit oluşturur.
Çeçenistan
Galler’den daha küçük, petrol zengini bir Kafkasya Cumhuriyeti olan Çeçenistan, 1990’larda Rus gücünün sınandığı bir alan oldu. Çarların Çarlık yönetimine olan isyanlara acımasız savaşlar, katliamlar, yakıp yıkma politikaları ve etnik temizliklerle karşılık verdiği Çeçenistan, Kuzey Kafkasya’da bulunur. Sonraları Stalin döneminde, Çeçenlerin de dahil olduğu Kafkasyalılar büyük kitleler halinde 1944’te sınır dışı edildiler. Ekim 1991’de, eski bir “örnek Sovyet subayı” ve eski Sovyet hava kuvvetleri generali olan Cevher Dudayev, seçimlerde oyların yüzde 85’ini alarak Çeçenistan Cumhurbaşkanı seçildi. Ertesi ay Dudayev, Çeçenistan’ın bağımsız bir cumhuriyet olduğunu ilan etti.37
Çeçen başkenti Grozni önemli bir bölgesel petrol merkezi olsa da Çeçenistan’ın stratejik önemi enerji meselesinin ötesine geçiyordu. Yeni bağımsız devletlerin aksine, Çeçenya bir “Birlik” cumhuriyeti değildi, (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’ni oluşturan cumhuriyetlerden biri anlamında-çn) aksine Rusya Federasyonu’na dahil edilmişti. Bu yüzden Çeçenya’nın bağımsızlık ilanı Rus devletinin bütünlüğünü tehdit etti ve Rusya’nın Avrasya’daki egemenlik stratejisini tehlikeye attı.
Dudayev’in bağımsızlığını ilan etmesinden sadece haftalar sonra Moskova, kötü şöhretli İçişleri Bakanlığı polisinin müfrezelerini zırhlı araçlarla Grozni’ye gönderdi. Yüz binlerce kişinin buna karşı eylemlere geçmesi Moskova’yı güçlerini geri çekmeye zorladı.
Bu geçici bir ertelemeydi. 1994 yılının sonunda Yeltsin, Çeçen liderliğinin yolsuzluk ve iç bölünmeler nedeniyle zayıfladığına inanıyordu. Aralık 1994’te, haftalarca süren ağır topçu bombardımanından sonra, tanklar ve eğitimsiz askerlerle dolu zırhlı araçlar Grozni harabelerine doğru ilerledi. Süreç Rusya için felaketle sonuçlandı. Zırhlı kafileleri pusuya düşürüldü ve ateşe verildi. Çeçen kuvvetleri, haftalarca süren şiddetli şehir savaşlarında Ruslara üstünlük sağladı. 2.000 Rus askerinin öldürüldüğü üç aylık bir savaştan sonra Ruslar nihayet Grozni’yi ele geçirebildi.
Rusya ordusu daha sonra Çeçen güçlerini güney dağlarına geri püskürttü. Yine de Rusya’nın zayiatı durdurulamaz bir şekilde arttı ve Rusya’nın firarlarla zayıflayan, zorunlu askerlik temeline dayanan ordusu asla toparlanamadı. 1996 yazında Çeçenler, bir zamanlar dünyanın ikinci süper gücünün gururu olan, umutsuzluk içinde, yetersiz ücret alan, kötü donanımlı bir askeri gücü süpürüp onu son kez aşağılayarak başkenti geri aldılar. Rus askeri gücünün sınırları, acı bir şekilde açığa çıktı.38
Ukrayna
1990’larda Rusya’nın Kafkasya’ya müdahaleleri kamuoyunda büyük ilgi gördü. Bununla birlikte, Rusya’nın gelecekteki hegemonyasına ve onun Avrupalı güçlerle ve ABD ile olan ilişkisine yönelik en büyük potansiyel tehdit kaynağı, Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilimlerdi.
Ukrayna’nın Kırım Yarımadası’ndaki eski Sovyet donanma üssü Sivastopol, Karadeniz filosuna ev sahipliği yapıyordu ve ülkenin güney kıyı şeridiyle limanları hayati ekonomik ve stratejik öneme sahipti. Ukrayna, Sovyet nükleer cephaneliğinin üçte birini devralmıştı ve bu durum yeni devleti dünyanın üçüncü büyük nükleer gücü haline getirmişti.
Ukrayna, yüzölçümüne göre Rusya’dan sonra Avrupa’nın en büyük ikinci ülkesidir ve bağımsız olduğu dönemde sahip olduğu 52 milyonluk nüfusu, onu o dönemde Doğu ve Orta Avrupa’daki en büyük nüfusa sahip ülke yapıyordu. Ukrayna’nın sanayi üssü, Sovyet askeri-sanayi kompleksinin hayati bir unsurunu oluşturmuştu ve “kara toprak” bölgesi, Sovyetler Birliği’nin tahıl ambarı rolünü üstlenmişti. 1990’larda Rusya’nın toplam gaz ihracatının yüzde 90’ı Ukrayna üzerinden geçiyordu. Ukrayna’nın doğusundaki sanayi ve kömür yatakları hem Çarlar hem de ardından Stalin döneminde bir sanayileşme merkeziydi. Doğudaki sanayi patronları ve oligarklar, hem Rus piyasalarına hem de Rusya’nın ticaret ve tedarik altyapılarına büyük oranda entegre olmuşlardı. Polonya sınırındaki verimli “kara toprak” bölgeleri, Avrupa ve dünya pazarlarına kârlı ihracatlar yapılabileceği umudunu yaratıyordu. Ukrayna’nın doğusu ve güneyi ağırlıklı olarak etnik Ruslardan ve Rusça konuşanlardan oluşuyordu, orada yaşayanların çoğunun Rusya ile bağlantıları vardı. Ezici çoğunluğu Ukraynalılardan oluşan batı, güçlü Ukrayna milliyetçisi akımlara sahipti ve Avrupa’ya bakıyordu. Yine de ülkenin çoğu iki dilliydi ve bu iki gruptan Ukraynalılar birbirleriyle evleniyor, dilleri ne olursa olsun birlikte çalışıyor ve yaşıyorlardı. 1991 referandumunda Kırım hariç her bölgede bağımsızlık lehine oy yüzde 84’ün üzerindeydi ve orada bile çoğunluk bağımsızlık için oy kullanmıştı.39
Ukrayna, 1990’ların krizinde tüm eski Sovyetler Birliği ülkeleri arasında en ağır darbeyi alan ülke oldu. 1993-1994’te Ukrayna’da enflasyon ayda yüzde 100’e ulaştı, ülke Avrupa’nın en fakir devletiydi. GSYİH 1990 ile 1994 arasında neredeyse yarı yarıya düştü ve 90’ların geri kalanında da azaldı.
Kelime anlamı “sınır bölgeleri” demek olan Ukrayna, uzun zamandır emperyalist orduların savaştığı ve biçimlendirdiği bir alanı teşkil ediyor. Karadeniz çevresinde Balkanlar, Kafkaslar, Ukrayna, Rusya ve Türkiye buluşuyor. Ukrayna’nın büyüklüğü, coğrafyası, Rusya ile Doğu Avrupa arasındaki stratejik konumu ve Karadeniz üzerindeki hakimiyeti, onu Rusya’nın yakın çevresinin “kemerindeki kilit taşı” haline getirdi.40 Ukrayna, Rusya’nın Avrupa’ya ekonomik erişiminin ve askeri savunma kabiliyetinin üzerinde yükseldiği bir dayanak noktası işlevi görüyor. Ukrayna’nın etki alanı içinde olduğu bir Rusya, Avrupa, Karadeniz ve Asya’yı kapsayan geniş bir güçtür. Ukrayna’nın “kilit taşı”nın kaldırılmasıyla Rusya kuşatılmış ve tecrit edilmiş bir duruma gelir.
Ukrayna’nın bağlılığı konusundaki mücadele, başından beri yoğundu. 1994 yılında analistler Fiona Hill ve Pamela Jewett şunları kaydetti:
Ukrayna’nın 1991’de bağımsız bir nükleer devlet ve Avrupa siyasetinde potansiyel olarak önemli bir oyuncu olarak ortaya çıkmasından bu yana, Ukrayna-Rus ilişkisi Sovyet sonrası alandaki en istikrarsız ilişki haline geldi… İki devletin manevraları ve karşı manevraları onları çatışmanın eşiğine kadar getirdi.41
Kırım, Karadeniz Filosunun kontrolü ve Ukrayna’nın nükleer cephaneliğinin devri konuları çözümsüzlüğünü korurken, Yeltsin yönetimindeki Rusya Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün Ukrayna’nın Rusya’nın etki alanında kalmasına bağlı olduğunu açıkça ortaya koydu. Bu, Aralık 1991’de Rusya, Beyaz Rusya ve Ukrayna arasında imzalanan ve Bağımsız Devletler Topluluğu’nu oluşturan anlaşmalarda kullanılan üslupla belirtilmişti. Ukrayna’nın Ağustos 1991’de ilk bağımsızlık ilanından sonra Sovyetler Birliği henüz dağılmamışken, Yeltsin’in basın sözcüsü Ukrayna’nın Sovyetler Birliği’nden ayrılması halinde Rusya’nın “Ukrayna ile olan sınırlarını gözden geçirme hakkını saklı tuttuğunu” açıkladı.42
Rusya ve Ukrayna arasındaki gerilimi arttırma politikası ve manevralar 1990’lar boyunca devam etti. Nükleer cephanelik, Karadeniz filosunun bölünmesi, Kırım’ın durumu ve enerji kaynakları konularında anlaşmalar imzalandı ve ardından defalarca bozuldu. 1993’te Yeltsin ve Ukrayna devlet başkanı Leonid Kravçuk’un filoyu bölmek için yaptıkları anlaşma, filonun yalnızca Rusya’nın kontrolünde olmasını talep eden Rus deniz subaylarının isyan etmesine neden oldu. Rusya Yüksek Sovyeti, Sivastopol’ün Rusya’ya ait olduğunu ilan etti. Bunun ardından Kravchuk nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmalarının onayını geri aldı ve 1.800 nükleer füzenin bir kısmının Ukrayna topraklarında tutulmasını destekledi. Ağustos 1993’te Rusya, hasat mevsiminde Ukrayna’ya enerji tedarikini kesti bu da mahsullerin tarlalarda çürümesine neden olarak, Ukrayna’nın tarımsal ihracatını tehlikeye attı.43
Doğu Ukrayna’nın madencilik ve sanayi bölgelerinde, ekonomideki kriz derinleştikçe ve Ukrayna ile Rus hükümetleri arasındaki ekonomik savaş üretimi vurdukça işçilerin bağımsızlık hevesi azaldı. Oligarklar ve politikacılar hem doğuda hem de batıda gerici etnik ve milliyetçi bölünmeleri körüklemeye başladılar. Temmuz 1993’te, Donbas bölgesindeki 122 maden yöneticisi, Donbas’ın her yerinden madencileri bölgesel başkent Donetsk’teki meydana getiren bir “yönetici grevi” çağrısında bulundu. Kuzeye, Harkov bölgesine yayılan greve topçu fabrikasından da işçiler katıldı.44
Ukrayna parlamentosu Rada keskin bir şekilde bölündü. Eylül 1993’te, ekonomik baskı ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne yönelik tehditler altında Kravçuk, Yeltsin ile bir uzlaşma aradı. Başkanlar, Kırım’da Ukrayna’nın Karadeniz filosundaki payını satmasını, Rusya’nın Sivastopol’u kiralamasını ve Ukrayna’nın nükleer silahlarının sökülmesini kabul etmesini içeren bir dizi anlaşma imzaladı. Kravçuk kendini, Ukrayna’nın filo üzerindeki iddiasında ısrar etmeye devam etseydi, “hem donanmayı hem de Kırım’ı kaybedebilirdik” diyerek savundu.45
Ancak Rada anlaşmaları onaylamayı reddetti. Filonun bölünmesine nihayet ancak 1997’de karar verildi; gemilerin yüzde 82’si Rusya’ya verilirken, Kırım’ın Rusya tarafından 20 yıllığına kiralanmasına izin verildi.46 Bu kalıcı bir çözüm değildi ve geçici bir uzlaşma olarak da Kiev’deki rejimin yönelimine bağımlıydı.47 2010 yılında, Rusya yanlısı cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, Kırım’ın kira süresini 2042’ye kadar uzatan Harkov anlaşmalarını kabul etti. Anlaşmalar Rada’da kavgalara yol açtı ve muhalefet, onaylama oylamasını anayasaya aykırı buldu.48 2021’de Ukrayna devlet güvenlik servisi, anlaşmaları onaylamak için oy kullanan milletvekillerine karşı duruşma öncesi cezai takibat başlattı.
Kırım ve Karadeniz’deki hakimiyet sorunu, Yeltsin’in başkanlığının ilk günlerinden itibaren Rusya için bir kırmızı çizgiydi ve Rusya’nın tek taraflı eylem tehdidi Kiev’in üzerinde sürekli asılı duruyordu. 2014 krizi ve Kırım’ın ilhakı, sadece Putin’in saldırgan politikasından kaynaklanmadı. Karadeniz Filosunun kontrolü, Sivastopol deniz üssü ve Karadeniz kıyısında güvenli bir stratejik mevcudiyet, Rusya’nın hem bölge hem de Avrasya fay hattı boyunca güç projeksiyonu yapabilmesinin temel koşullarıydı ve dolayısıyla küresel bir güç olarak ülkenin statüsü için çok önemliydi.49
Rusya ve Batı: 1991-1999
Demir Perde’nin yıkılması ve Varşova Paktı’nın dağılmasıyla birlikte, Avrupa Birliği ve Atlantik ittifakı doğuya doğru stratejik genişleme ve Rusya ile ilişkiler konusunda karar almak durumunda kaldı. İlk olarak ilkesel kararlar alındı.
1990 yılında, Almanya’nın yeniden birleşmesi yaklaşırken, II. Dünya Savaşı’nın sonunda müttefikler tarafından yapılan anlaşmaların bir parçası olarak Doğu Almanya’da konuşlanmış Rus birliklerinin geri çekilmesi konusunda yoğun müzakereler yapıldı. Tarihçi Mary Elise Sarotte, yeniden birleşmeyi hızlı bir şekilde sağlamayı amaçlayan Alman liderler ile Rusya’ya NATO’nun genişlemesi konusunda herhangi bir güvence vermeye kesinlikle karşı çıkan ABD yönetimindeki tutucular arasındaki gerilimi anlatıyor.50 ABD Dışişleri Bakanı James Baker, Sovyet lideri Mihail Gorbaçov’a NATO’nun doğuya doğru “bir inç bile” ilerlemeyeceğine dair sözlü olarak teminat verdi, Rus liderliği o zamandan beri bu sözü hatırlatmaktadır.51 Baker’ın taahhüdü hiçbir zaman kağıda dökülmemişti ve vaadi asıl olarak Almanya’nın yeniden birleşmesini ve Rus birliklerinin geri çekilmesini güvence altına almak için başvurulan bir taktikti. Başkan George HW Bush, NATO’nun genişlemesini kısıtlama sorunuyla karşı karşıya kaldığında, yanıtı, “Canı cehenneme!” oldu.52
1993 yılında başkanlığının başlangıcından itibaren Bill Clinton, NATO’nun stratejik öneminin genişlemeye dayandığına da inanıyordu. ABD politikası, Rusya’nın ABD ve müttefiklerinin hegemonyasına meydan okuyabileceği bir konuma gelmesini engellemeyi amaçlayan klasik bir “çevreleme” stratejisiydi. ABD ulusal güvenlik danışmanı William Lake açıktı: “Çevreleme doktrininin halefi, bir genişleme stratejisi olmalıdır”.53 Yeltsin, yanıt olarak Avrupa’nın bir “soğuk barış” durumuna düşebileceği konusunda uyardı.54
NATO’nun önemi artık Avrupa ile sınırlı değildi ve yetki sahasını “alan dışı operasyonlar” yönünde genişletti. İngiliz ve Fransız kuvvetleri 1991’de Birinci Körfez Savaşı’na katıldıktan sonra, NATO’nun genel sekreteri Manfred Wöerner, ittifakın “Batı’nın bu yeni çağın artan tehditleri ve istikrarsızlıklarıyla kolektif olarak başa çıkma yeteneğinin temeli” olduğunu iddia etti. ABD askeri düşünce kuruluşu Rand Corporation tarafından hazırlanan bir rapor, NATO’nun gelecek için yapacağı seçimin “alan dışına” açılmakla, kepenk indirmek arasında olacağı sonucuna vardı.55
NATO, ABD’nin Avrupalı güçler üzerindeki liderliğini sürdürmekte de kilit rol oynadı. Avrupa Birliği güçlü bir küresel ekonomik blok olarak ortaya çıkmıştı ve Avrupa’nın Rusya ile ABD çıkarlarıyla çatışacak bağımsız bir stratejik ilişki geliştirmemesi ABD için önemliydi.
1994 yılında, NATO’nun genişlemesine yönelik adımlar ilerledikçe, örgütün karar alma organı olan Kuzey Atlantik Konseyi, Rusya da dahil olmak üzere NATO üyesi olmayan Avrupa devletlerini sözde Barış için Ortaklık’a (BİO) katılmaya davet etti. 1995’e gelindiğinde, tüm Doğu Avrupa devletleri ve bağımsızlığına kavuşmuş olan eski SSCB devletleri bu girişime imza attı. Kapsama bahanesini kullanan BİO NATO genişlemesi için esnek bir mimari sağladı. Rusya ile doğrudan karşı karşıya gelmekten kaçınırken, seçilmiş devletlere tam üyelik için bir yol temin etti.56 Daha 1994 yılında, Rusya dışişleri bakanı Andrey Kozyrev, BİO’nun sadece genişlemeyi Moskova’dan gizlemek için tasarlanmış bir sahtekarlık olduğuna ikna olmuştu.57
1990’ların ortalarına kadar hem ABD hem de Rusya’nın üzerinde, onların doğan uzlaşmazlıkları çok hızlı bir şekilde ve çok ileri götürmelerine mâni olan önemli kısıtlamalar vardı.
Birincisi, nükleer silahlanmanın daha fazla ülkeye yayılması ihtimaliydi. ABD, Avrasya fay hattı boyunca üç yeni bağımsız nükleer devleti kabul etmeye hazır değildi; Moskova ile birlikte, Ukrayna, Belarus ve Kazakistan’a, topraklarındaki füzeleri Rusya’ya devretmeleri veya Rus gözetiminde hizmet dışı bırakılmasına izin vermeleri konusunda bastırdı. ABD, Ukrayna’nın Karadeniz Filosu ve Kırım meselelerinde koz olarak kullanmak için nükleer füzelerin transferini geciktirme veya iptal etme tehditlerine de karşı çıktı. Bir ABD ulusal güvenlik brifinginde, nükleer bir Ukrayna’nın “bölgede istikrara ve son 25 yılda müzakere edilen tüm silah kontrol rejimine yıkıcı bir darbe indirme potansiyeli olduğunda” ısrar edildi.58 Son olarak, 1994’te ABD, Rusya, Beyaz Rusya, Kazakistan ve Ukrayna, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşması’na bağlı kalma karşılığında güvenlik konusunda güvenceler (ancak garantiler değil) sağlayan Budapeşte Memorandumunu imzaladı. 1996 yılının sonlarında, son füze Ukrayna topraklarından ayrıldı.
İkincisi, ABD ve AB 1990’ların başlarında ve ortalarında yeni bağımsız devletlerde patlak veren istikrarsızlıktan ve özellikle Çeçenistan ve Orta Asya’daki İslamcı hareketlerin yükselişinden oldukça rahatsızdı. Bu onların Rusya’nın müdahalesi karşısında bir “müdahale etmeme” politikası uygulamasını teşvik etti.
Üçüncüsü, ABD ve müttefikleri Yeltsin rejiminin istikrarından endişe duyuyorlardı. 1990’ların başlarındaki feci çöküş, Yeltsin’e karşı içlerinde Gennadi Zyuganov’un Komünist Parti’sinin “kızıl kahverengilerinin” ve Vladimir Jirinovski’nin faşist -ve aldatıcı bir şekilde adlandırılmışLiberal Demokrat Partisi’nin de olduğu milliyetçi güçlerin meydan okumasıyla karşılaştı. Clinton, Yeltsin’in “timsahlarla sarılı olduğunu” ve “ülke içinde çok fazla düşmanı olduğundan ülke dışında dostlara ihtiyaç duyduğunu” gözlemlemişti.59
1993 yılı boyunca Cumhurbaşkanlığı ve yeni Rus parlamentosu Duma anayasal bir çıkmazdaydı. Yeltsin’in muhaliflerinin hâkim olduğu Duma, kilit bakanlık atamalarını, yasaları ve yeni bir anayasayı onaylamayı reddetti. Sonunda aralık ayında Yeltsin, Rus Duma’sının bombalanması emrini vererek Batı başkentlerinde rejiminin istikrarına yönelik korkuları arttırdı. Yeltsin programını dayatmayı başarsa da popülaritesi sıfıra yaklaştı. 1996 başkanlık seçimlerinden altı ay önce, seçmenlerin yalnızca yüzde altısı görevdeki başkan için oy vermeyi planlıyordu. Hem Clinton hem de başkan yardımcısı Al Gore, Yeltsin’e seçimden önce NATO genişlemesi olmayacağına dair güvence verdi. Mart 1996’da Clinton, milyonlarca Rus işçiye aylarca ödenmeyen ücretleri ödemek ve sosyal programları finanse etmek için IMF’yi 10 milyar dolarlık bir kredi vermeye ikna etti.60 Dikkate değer bir toparlanma sağlayan Yeltsin, Komünist Parti’den rakibi Zyuganov’u oyların yüzde 54’ünü alarak ikinci turda yendi.61
Dördüncüsü, ABD ve müttefikleri başka bir yerde meşguldü. 1990’da ABD, Irak’ın Kuveyt’i işgaline yanıt olarak ilk Körfez Savaşı’nı başlattı ve 35 ülkeden oluşan bir koalisyona liderlik etti. Savaşın 1992’de sona ermesinden bir ay sonra Almanya, Yugoslav Savaşlarının patlak vermesine yardımcı oldu ve bu savaşlar da 1995’te NATO’nun ilk “alan dışı” bombalama kampanyasına yol açtı.
Son olarak, NATO’ya katılım kâğıt üzerinde yapılan bir çalışma değildi; maliyeti milyarlarca dolar olarak hesaplanıyordu. Sarotte’nin açıkladığı gibi:
NATO, üyelerinin ekipmanlarını standart hale getirmelerini, askerleri eğitmelerini ve birbirlerinin güvenliğine katkıda bulunmalarını gerektiren askeri bir ittifaktı. Hazırlıksız yeni üyelere 5. Madde korumasını çok erken vermek, transatlantik ittifakını zayıflatacaktır; Bu Pentagon’un anlaşılır bir şekilde kaçınmak istediği bir şey.62
Rusya kendi kısıtlarıyla karşı karşıya kaldı. Ekonomik krizin ve ekonomik kalkınmanın önündeki engellerin üstesinden gelmek için Rusya, Dünya Bankası ve IMF gibi Batılı kurumlarla olduğu kadar Batılı hükümetler ve çokuluslu şirketlerle de ilişkilere ihtiyaç duyuyordu. 1994-1996 Çeçenistan işgali fiyaskosu, Rus askeri gücünün sınırlarını da ortaya çıkarmıştı. Son olarak, Yeltsin’in ekonomi politikasını yönlendirmek ve uluslararası kurumlarla ilişkiler kurmak için güvendiği Batı yanlısı liberaller, Batı ile karşı karşıya gelmekten kaçınmaya çalıştılar.
Bununla birlikte, gerginliklerin boyutunu büyütmemek konusunda hem Rusya hem de Batı üzerindeki kısıtlamaların varlığı bir gerçekse de altta yatan çatışmalar yoğunlaşıyordu ve bunların patlak vermeleri an meselesiydi.
1996 yılının sonuna gelindiğinde, son nükleer füzeler Ukrayna, Belarus ve Kazakistan’dan çıkarılmıştı. Yeltsin’in kısa vadede ekarte edilmesi ihtimali ortadan kalkmıştı. Yeltsin, Çeçenistan’da ateşkes sağlamış ve Rusya sınırlarındaki çatışmaların yoğunluğu azalmıştı. Bu noktaya gelindiğinde Atlantik ittifakı, hegemonyasını Avrupa’ya yaymak için kararlı adımlar attı.
1999 Kosova Savaşı, siyaset bilimci Richard Sakwa’nın “yumuşak soğuk barış” dönemi olarak adlandırdığı dönemin sonu oldu.63 ABD önderliğindeki savaş, Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nin NATO üyeliğinin onaylanmasıyla aynı zamana denk geldi. Soğuk Savaş sırasında Avrupa’da kurulan ABD hakimiyeti, şimdi Balkanlar’a ve doğuya doğru Rusya’nın Polonya sınırına kadar uzanıyordu.64 Kosova Savaşı, BM’nin yaptırım kararı olmaksızın, ABD ve NATO müttefiklerine yönelik herhangi bir doğrudan tehdidin olup olmadığına aldırılmadan, genişleyen ittifakın “insani müdahale” bayrağı altında yürüttüğü “alan dışı” operasyonları meşrulaştırdı. Burada verilen mesaj ve bu gelişmeden alınması gereken dersler Moskova’nın gözünden kaçmadı. Askeri bir analist ve Rus savunma teşkilatının önde gelen isimlerinden Alexei Arbatov, “NATO’nun askeri eylemi, Rusya için son bir aşağılama ve onun ‘yüzüne tükürme’ oldu ve Batı’nın güç konusundaki küstahlığını ve Rusya’nın çıkarlarını görmezden gelme isteğini her zamankinden daha açık bir şekilde gösterdi” diyordu. Arbatov, Kosova Savaşı’nın uluslararası ilişkilerin “Soğuk Savaş sonrası dönemini” sona erdirdiğini savundu.65
Rusya uzun zamandır “çok kutuplu bir dünyanın” önemini vurgulamıştı. Bu terminolojinin arkasında, dünyanın önde gelen emperyalizmlerinin, birbirlerinin bölgesel hegemonyalarını ve küresel çıkarlarını karşılıklı olarak tanımaları bağlamında, Rus emperyalizminin çıkarlarını güvence altına almaya yönelik olan ve ifadesini “güvenlik ortaklıkları” ve askeri iş birliğinde bulan stratejik bir yaklaşım yatmaktadır. Rusya için Kosova Savaşı, ABD’nin tek dünya süper gücü olarak hareket etme ve çıkarlarını “çok kutuplu bir dünyaya” meydan okuyarak empoze etme kararlılığını temsil ediyordu. Bu inanç, Afganistan ve Irak’ın işgalleri ve ardından Ortadoğu’ya yapılan askeri müdahalelerle pekiştirilecekti.
Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya’nın NATO’ya katılımını, yeni genişleme dalgaları izledi. 2020’ye gelindiğinde, 14 yeni ülke Atlantik ittifakına katılarak Rusya’nın eski Sovyet dönemi sınırına basınç yapıyordu. Kosova Savaşı ve NATO’nun genişlemesi, Ruslara ABD’nin “genişleme yoluyla çevreleme” stratejisinin artık geri alınamaz olduğunu gösterdi.
Karşılıklı cepheleşme ve savaşa giden yol: 2000-2022
Putin, 1990’ların başında, St. Petersburg Belediye Başkanı ve önde gelen bir reformcu olan Anatoly Sobçak’ın yardımcısı olarak görev yapmıştı. Daha sonra Yeltsin yönetiminde görev almak için Moskova’ya taşındı; Kosova Savaşı sırasında Federal Güvenlik Servisi’nin (FSB) direktörlüğünü ve Güvenlik Konseyi’nin başkanlığını yaptı. Yeltsin, Çeçenistan’daki ikinci savaşın başlangıcında Ağustos 1999’da onu başbakan olarak atadı. Putin, Yeltsin Aralık 1999’da istifa ettiğinde başkan vekili oldu. Mart 2000’de ise seçimleri kazanarak başkanlık görevine geldi.
Putin, Rus devleti için bir dönüm noktasında iktidara geldi. 1998’de ekonomik kriz Asya’yı kasıp kavururken, Rusya’nın mali çöküşü, ekonomik toparlanma iddiasını ortadan kaldırdı. Ağustos 1998’e gelindiğinde, Rus işçilerine ödenmeyen toplam ücret 12,5 milyar doları bulmuştu. Kârlar yeniden yatırıma yönelmiyor, bunun yerine ülkeden çıkarılıyordu. Aylık faiz ödemeleri vergi gelirlerinden yüzde 40 daha fazlaydı.66
Rus devletinin parçalanması, gücün merkezden Rusya’nın hammadde ve maden kaynakları ile madencilik ve metalurji endüstrileri üzerinde hatırı sayılır bir kontrol uygulayan 89 bölgesine kaymasıyla derinleşmişti. Devlet varlıklarının özelleştirilmesinden ve açık arttırmada satılmasından büyük servetler toplayan Rusya’nın güçlü oligarkları, çoğu zaman devlete ve ulusal ekonomiye zarar verme pahasına kendi çıkarlarının peşinden gittiler.67
1990’lardaki krizin askeri kapasite üzerinde yıkıcı bir etkisi oldu. 1989-1999 yılları arasında Rusya’nın savunma bütçesi yaklaşık yedi kat azaldı. Araştırma ve geliştirmede istihdam 1990’da 1,9 milyondan 1999’da 872.000’e düştü. 1990 ile 1997 arasında, tesis ve ekipman finansmanı yüzde 75’ten fazla bir oranda kesintiye uğradı.68
NATO’nun Sırbistan’a karşı saldırısı, konvansiyonel askeri güçte büyük eşitsizlikler ortaya çıkardı. Hassas güdümlü silahları ve delici mühimmatları, uzun menzilli seyir füzeleri, “Hayalet Uçak” özelliği olan bombardıman uçakları, iletişim sistemleri ve uzayda gözetleme imkanlarıyla NATO, Rus ordusunun sunduğu her şeyi çok geride bıraktı. Rusya’nın askeri analistleri, bu açığı kapatmanın 15 ile 20 yıl arasında süreceğine karar verdiler.69 Bu arada, Çeçenistan’ın statüsü konusundaki çıkmaz, Rusya’nın 1996’da yaşadığı aşağılanmayı hatırlatmaya devam ediyordu.
Putin’in başlangıçtaki yükselişi genellikle istihbarat servisi bağlantılarına ve Yeltsin ailesine sadakatine bağlanıyor. Bunların Putin’in işine geldiğine şüphe yok, ama bu faktörler ikna edici bir açıklama oluşturmuyorlar. FSB’nin direktörü ve ulusal güvenlik danışmanı olarak Putin, Kosova Savaşı sırasında ABD Dışişleri bakan yardımcısı Strobe Talbott ve ABD Ulusal Güvenlik Konseyi ile müzakerelerde bulundu ve Rusya’nın Kosova’yı bölme ve NATO’nun başarısını engellemeye yönelik başarısız bir girişimine dahil oldu.70 Putin, Dağıstan’a yapılan Çeçen saldırısından iki gün sonra başbakan olarak atandı; selefi Sergei Stepashin ikinci bir savaşa girmek konusunda isteksizdi. Ancak, birinci savaşın yarattığı aşağılanmadan sonra, Rusya’nın askeri ve güvenlik aygıtının liderleri, NATO’nun Kosova’daki büyük zaferinin ardından Rus askeri gücünü öne çıkarmak için Çeçenistan açmazını çözmeye kararlıydı. Putin’in atanmasından sonraki iki hafta içinde Rusya büyük bir hava taarruzuna geçti. 1 Ekim’de Putin kara savaşı ilan etti. Devasa, ayrım gözetmeden yürütülen bir hava bombardımanı ve ağır topçu ateşi kullanılarak arasında Çeçen güçleri dağlara geri sürüldü.71
Putin kendi ülkesinde, “dikey iktidar” olarak adlandırdığı olguyla devletin otoritesini yeniden kuvvetlendirmeye başladı. Bölge valilerinin yetkilerini sınırladı ve tüm Rusya’yı kapsayan yeni kurulan yedi federal bölgeye başkanlık temsilcileri atadı. 2004’te, doğrudan vali seçimleri iptal edildi ve bölgesel liderler merkezi hükümet tarafından atandı ve buna nüfuzun Moskova’dan sanayi ve kaynak bakımından zengin bölgelere doğru kayması eşlik etti.72
Rusya’nın petrol, gaz ve maden çıkarma endüstrilerine öncelik verildi. Bu endüstriler, Rusya’nın ihracat gelirlerinin yüzde 70’ini oluşturuyordu ve Rusya’nın endüstriyel “monocity”lerinin –tek bir sektör veya şirketin egemen olduğu kentsel merkezler– istikrarı için kritik öneme sahipti. Putin’e göre bunlar devletin için hayati öneme sahip endüstrilerdi. Putin, hammadde endüstrileri üzerine 1996 yılında yazdığı doktora tezinde, hammadde kompleksinin “ülkenin askeri gücünün temelini oluşturduğu… askeri-sanayi kompleksi modernize etmenin temel şartlarından biri olduğu… ve ihtiyaç duyulan stratejik rezervleri ve potansiyeli geliştirmek için önem taşıdığı” sonuçlarına varıyordu.73
Temmuz 2000’de Putin, Rusya’nın en zengin oligarklarıyla bir araya geldi; onlara devletin ticari çıkarlardan “eşit uzaklıkta” kalacağını, iş dünyasının liderlerinin ise devlete politika dikte etme girişimlerini durduracağını bildirdi.74 “Kurallara” bağlı kalanlar servetlerini korudu. Bunu yapmayanlar ise acımasız bir şekilde mülklerini kaybettiler, bazıları Rusya’dan sınır dışı edildi ve Rusya’nın en zengin iş adamı Mihail Hodorkovski vergi kaçakçılığından on yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Burada da nüfuz dengesinde, Rusya’nın stratejik endüstrilerinde gücü yönetenler ağır bastı. 1997’de en büyük on oligark finans, bankacılık ve medyanın etkisini yansıtıyordu. 2000’lerin başına gelindiğinde en büyük oligarkların neredeyse tamamı servetlerini metallere veya maden kaynaklarına borçluydu. 2007’ye gelindiğinde en büyük 40 oligarktan sadece 7’si Moskova’dan geliyordu.75
Putin’in yukarıda değinilen odak kaymasına, petrol fiyatlarında dünya çapında yaşanan artış eşlik etti. 1998’de Ural ham petrolü varil başına 9 dolarken, bu fiyat iki kattan fazla arttı. 2008’e gelindiğinde varil başına 138 dolara çıkmıştı. GSYİH yıllık ortalama olarak yüzde yedi arttı ve vergi gelirleri devlet hazinesini doldurdu. Reel gelirler yılda yüzde 10’dan fazla arttı, yoksulluk seviyeleri 2000’de yüzde 30’dan 2004’te yüzde 18’in biraz altına düştü.76
Şekil 3: ABD askeri harcamaları (milyar cari ABD doları)
Putin’in önlemleri hiçbir şekilde özel sermayeye karşı devletin bir saldırısı olma özelliği taşımıyordu ve neoliberal politikalardan geri adım atılmadı. İşletmeler büyük çoğunlukla özel sermayede kalmaya devam etti. Petrol ve gaz devleri Rosneft ve Gazprom’da olduğu gibi devletin çoğunluk hissesine sahip olması, bu firmaların özel şirketler olarak çalışmasına engel olmadı. 2017 yılında en büyük on finansal olmayan, çok uluslu kuruluştan yalnızca üçü yüzde 100 devlet kontrolü altındaydı; Rusya Demiryolları, denizcilik devi Sovcomflot ve Rosatom nükleer enerji şirketi.77
Ancak 1990’ların krizinin ardından toparlanmasına rağmen, Rusya’nın küresel konumunun temel zayıflığı değişmedi. Rusya ekonomisi çok büyük oranda petrol, doğalgaz ve hammadde ihracatına dayanıyordu ve Rus sanayisi küresel ölçekte yaşanan teknolojik gelişmelere ayak uydurup onlarla rekabet etmekte zorlanıyordu. Ekonomisini küresel rakipleriyle eşit düzeyde geliştirmekteki yetersizliğinin ekonomi politikasının ve devlet müdahalesinin başarısızlığı ile pek ilgisi yoktu. Rusya’nın yaşlanan sanayi altyapısı, kârlı yatırımlar için sınırlı fırsatlar yaratıyordu. Doğrudan Yabancı Yatırımı (DYY) ve kişi başına düşen yurt içi yatırım zayıftı ve çoğunlukla madencilik ve benzeri sektörlerde yoğunlaşmıştı. Gıda ve iletişim teknolojilerine bazı önemli yatırımlar yapıldı, ancak bunlar Moskova’da yoğunlaştı.78 Rus DYY’yi bir “geçiş” ekonomisine göre yüksek gözüküyor, oysa bunun nedeni, paranın önce offshore vergi cennetlerine gönderilip daha sonra yeniden yurtiçine yatırıma yönlendirilerek, yatırımcıların vergi kaçırmasının sağlandığı bir “gir-çık” şemasının kullanılması. Gerçekten de Rusya’ya olan doğrudan yabancı yatırımların en büyük çıkış noktası Kıbrıs’tır.79
Çin ekonomisinin büyümesiyle Rusya’yı karşılaştırmak, Rus ikilemini açığa seriyor. Çin sanayileşip dünya ekonomisine açılırken, önemli avantajlara sahipti. Başlangıçta Rusya’dan daha zayıf bir sanayi temeline sahip olan Çin eskiyen endüstriyel altyapının ağırlığı altında ezilmiyordu. Rus ekonomisi zayıf düşerken Çin, mal üretimi sahasında küresel bir merkez olarak hareket edip, kıyı bölgesinde yeni birikim merkezleri yaratmak için yeterli yatırımı çekmeyi başardı. Çin ayrıca Rusya’nın sahip olmadığı büyük emek kaynaklarına sahipti. 1978’de Rusya ve Çin’in kırsal nüfusunun toplam nüfusuna oranı sırasıyla yüzde 31 ve yüzde 82’ydi. 2020’ye gelindiğinde bu veriler yüzde 25 ve yüzde 38,5 olmuştu. Dahası, Rusya’nın nüfusu sabit kalırken, Çin’in nüfusu yüzde 50 arttı.
1993’te Rusya ve Çin GSYİH’ı sırasıyla 435 milyar dolar ve 444 milyar dolar ile büyük ölçüde benzerdi (ABD ise 6,8 trilyon dolardı). 2020 itibarıyla, Rusya’nın GSYİH’ı 1,5 trilyon doların biraz altında, Çin ise 14,7 trilyon dolarla neredeyse on kat daha yüksek. 2020’de Çin’in dışa giden DYY’si 110 milyar dolarken, Rusya’nın dışa giden DYY’si sadece 6 milyar dolardı.
Rusya’nın ekonomisi yükselen enerji gelirleri dalgasıyla birlikte büyürken yaşam standartları da yükseldi, gecikmiş maaşlar ödendi. Devlet bütçesine fonlar sağlanması, ordunun reforme edilmesini ve modernizasyonunu mümkün kıldı. Putin’in “dikey iktidarı” ulusal devlet aygıtının doğrultusunu ve tutarlılığını düzeltmekte bir parça mesafe kat ederken, demokrasi ve siyasal özgürlükler bastırıldı. Putin’in kendi otoritesi de Rusya’nın egemen sınıfları içindeki geniş bir bölümün desteğiyle güçlendirildi. Bunlar arasında, başta hayati önem taşıyan enerji ve hammadde sektörlerindekiler olmak üzere, kendi güçleri de ona bağlı olan, sanayi yöneticileri ile bölgesel ve federal yapıların şeflerinden oluşan devasa bir ağ vardı.
Orta Asya, Rusya’nın jeopolitik egemenliği, devlet ve sermaye arasındaki karşılıklı ilişkinin güçlü bir örneğidir. 2008’de Avrupa Komisyonu, bir “güney koridoru”; Azerbaycan’dan başlayıp, Rusya’yı bypass edecek enerji boru hatlarının kurulmasını önerdi. Amaç Kazakistan ve Türkmenistan’dan Hazar Denizi üzerinden Avrupa’ya ikmal yolları açmaktı. Ancak Kazakistan ve Türkmenistan Hazar Denizi’nin öteki tarafında bulunurken, aynı denize kıyıları bulunan Rusya ve İran, boru hattı inşaatını veto etmek için birleşebilir ve güney koridorunu Azerbaycan’dan gelen tedariklerle sınırlandırabilirdi. 2019’da Avrupa’ya güney koridoru üzerinden yapılan doğalgaz tedariği yalnızca 10 milyar metreküp iken, Rus boru hatları üzerinden yapılan tedarik 163 milyar metreküpe ulaşıyordu.80
Putin hem Kosova Savaşı’nda oynadığı rolde hem de Çeçenistan’a karşı açılan ikinci şiddetli savaşta Rus ordusunun desteğini aldı. Ancak NATO’nun Kosova’daki savaşının sonuçlarına ve NATO’nun ilk genişleme dalgasına olan tepkisi, uzun vadede daha büyük önem taşıyordu. Putin, Kosova savaşının ardından, 2000 yılının başında imzalanan Rusya’nın yeni askeri doktrininin hazırlanmasıyla yakından ilgilenmişti. Doktrin Rusya’nın askeri liderlerinin stratejik düşüncesini yansıtıyordu; Batı şimdi temel bir dış tehdit olarak ele alınırken, Rusya’nın güvenliğinin dayanakları olarak nükleer “caydırıcılık” ve konvansiyonel tehditler karşısında da ele alınan, nükleer silahları “ilk kullanan olma” kavramları vurgulanıyordu.81 “Yatıştırmak için kızıştırmak” konsepti Rus askeri stratejisine girmeye başladı, bu mantık daha üstün rakip konvensiyonel güçlerin geri çekilmesini sağlamak için, savaş alanında “taktik” nükleer silahların kullanımının tırmandırılmasını içeriyordu.
Ancak Rusya’nın enerji ve hammadde temeli ne NATO’nun ne de Çin’in sahip olduğu ekonomik ve askeri güçle arasındaki büyük farkın üstesinden gelmeye hala yeterli değil. Rusya’nın Gayri Safi Milli Hasıla’sı (GSMH) ABD’ninkinin yaklaşık yüzde 3’ü düzeyinde. Rusya’nın askeri harcaması, ABD’nin askeri harcamasının küçük bir kısmı kadar, Çin’in askeri harcamasının ise çok gerisinde. Bu durum Rus devleti üzerinde, kendi bölgesel hegemonyasının sınırlarını çizme baskısını yoğunlaştırıyor, Avrasya fay hattındaki devletler sorununun Rusya’nın endişeleri arasında öne çıkmasına neden oluyor. Rusya, Sovyet sonrası devletleri Rus nüfuzundan koparabilecek, onların Batı ve Atlantik ittifakıyla daha yakın ilişkilere yol açabilecek her türlü “rejim değişikliğine” karşı amansız bir düşmanlık geliştirdi.
Rusya, NATO ve AB
NATO’nun genişlemesinin ve yürüttüğü “çevrelemenin” etkileri sadece jeopolitik değil, aynı zamanda ekonomikti. Rusya’nın eski Sovyet devletleri üzerindeki egemenlik iddiası yalnızca egemenlik kurmak için egemenlik kurmak meselesi değildi. Rusya, emperyalist bir güç olarak gelişiminin önündeki ekonomik ve askeri kısıtlamalardan kurtulmaya çalışıyor.
1990’larda ve 2000’lerin başında Rusya, kendisiyle Avrupa arasındaki ekonomik bağların ve ilişkilerin güçleneceği, hatta potansiyel bir askeri ittifaka kadar uzanan yeni bir düzenin gelişmesi umudunu taşıdı.
Aslında bu temelde Avrupa’yı ABD’den ayırmaya başlamayı amaçlayan bir Avrasya projesiydi.82 Ancak bu isteklerin önünde büyük bir engel vardı; bunlar Atlantik ittifakında ne ABD’nin ne de Avrupa’nın tasarladığı ve Rusya’nın da etkilemeye gücü olmadığı bir yön değişikliği ya da kırılma anlamına gelecekti.83
1994’te, Normandiya çıkartmasının yıldönümünde, eski ABD ulusal güvenlik danışmanı Zbigniew Brzezinski bunu şöyle dile getirdi:
Avrupa ve NATO’nun bir parçası olmakla, özgün bir Avrasya yazgısını takip etmek ve ABD’nin küresel anlamda karşıtı olarak faaliyet göstermeye çalışmak birbiriyle bağdaşmaz. Ne yazık ki, bu bir seçimle çözülebilecek bir şey değil. Belirleyici gerçek şu ki, Rusya çok büyük, şu anda çok geri ve potansiyel olarak Avrupa Birliği veya NATO’nun bir başka üyesi olarak asimile edilemeyecek kadar güçlü. Bu, Avrupa topluluğunun Batılı karakterini ve ittifak içindeki Amerikan üstünlüğünü azaltacaktır.84
Böylece, NATO’nun genişlemesi hem Rusya’nın sınırlarına ve bölgesel hegemonyasına potansiyel bir tehdit oluşturdu hem de konumunu hammadde tedarikçisi olmaya indirgeyerek Avrupa ile gerçek bir ekonomik ortaklık olasılığının önüne geçti. Rusya’nın çevrelenmesi bu nedenle hem jeopolitik hem de ekonomikti. Rusya’nın batı kanadındaki Baltık devletlerini de içeren 2004’teki NATO genişleme dalgası, büyüyen çatışmayı güçlendirdi.
George W. Bush’un NATO ittifakının 2008 Bükreş zirvesinde, Gürcistan ve Ukrayna’yı NATO’ya katılmaya davet etmesiyle Rubicon geçilmiş oldu. Bu NATO’yu Kafkasya’nın merkezine yerleştirecek ve onun Avrasya fay hattında, Hazar Denizi ile Karadeniz arasındaki bölgede genişlemesini sağlayacaktı. 2007’de Bush Aegis Ashore balistik füze savunma sisteminin Romanya’ya yerleştirileceğini zaten açıklamıştı. Bu son derece gelişmiş sistem ABD’ye ilk nükleer saldırıyı yapma kapasitesi sağlıyor, Rusya’ya tehdit yaratıyordu. NATO sistemin İran’ın nükleer tehdidine karşı koymak için yerleştirildiğini iddia etti, ama İran’ın ne nükleer silahları ne de uzun menzilli balistik füzeleri vardı. Bush ve NATO’nun açık desteğinden cesaretlenen Gürcistan, ayrılıkçı Güney Osetya bölgesine asker göndermeye çalıştı. Rusya Güney Osetya güçlerine büyük destek verdi ve Gürcistan’a asker göndererek Gürcistan hükümetini aşağılayıcı bir yenilgiye uğrattı.
Rekabet kızıştı. Gürcistan’daki savaştan bir yıl sonra, Avrupa Birliği altı eski Sovyet devletini hedef alarak Doğu Ortaklığı’nı (EaP) kurdu: Ermenistan, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Gürcistan, Moldova ve Ukrayna. Sızdırılan bir belge, EaP’ın amacının “Rusya’nın Doğu Avrupa’daki etkisine karşı koymak” ve “NATO’nun doğu sınırlarının ötesinde Batı etkisini arttırmanın yollarını aramak” olduğunu ortaya koydu.85 EaP, ikili ilişkiler, tek tek ülkelerle ortaklık anlaşmaları ve “derin ve kapsamlı bir serbest ticaret bölgesinin” kurulmasıyla güçlendirildi.86
Sakwa’nın belirttiği gibi:
EaP, ilişkilere belirgin bir jeopolitik çekişme unsuru getirerek, niteliksel bir değişim yarattı. Üstelik, yüksek düzeyde etkileşim EaP üyelerinin … Avrasya entegrasyon projelerine katılmasını etkili bir şekilde engelledi.
EaP ayrıca el altından askeri ittifaklar kurdu; 2009 Lizbon Antlaşması, imzacıların savunma ve güvenlik politikalarını AB ile uyumlu hale getirmeleri için ortaklık anlaşmaları yapmalarını gerektiriyordu. Bu nedenle, EaP ve ortaklık anlaşmaları, Rusya ile NATO arasındaki çatışmada niteliksel bir değişimi temsil ediyordu. Bunlar Rusya’nın sınırlarındaki jeopolitik egemenliğini kontrol altına almaya ve onu zayıflatmaya hizmet ediyorlardı. Sakwa’nın belirttiği gibi, AB’nin ilerlemesi Putin’in “Amerika ve Rusya arasındaki jeopolitik mücadelede Rusya’nın kendisine ait olanları korumasını sağlayacak olan, Avrasya’da Rus egemenliğindeki bir alan yaratmak” hedefi olan “hırsını” geriletti.87
1990’lar ve 2000’ler boyunca Rusya, Avrupa ve Avrasya çapında karşılıklı anlaşmalar için bir dizi teklifte bulundu. ABD bu tekliflerin tümüne bunların Atlantik ittifakında ayrılık yaratacağı temelinde tereddütsüz karşı çıktı. Gerçekten de Rusya bunun amaçlarından biri olduğunu neredeyse hiç saklamadı ve NATO’nun ve ABD’nin “tek kutuplu” egemenliğinin zamanının geçtiğini savundu.
Sakwa ve Sarotte’nin yanı sıra, John Mearsheimer, Anatol Lieven ve Dmitri Trenin’in gibi “realist” okulun yazarlarının çoğu, haklı olarak NATO’nun aralıksız genişlemesine, bunun Rusya için yaratacağı sonuçların farkına varmaktaki başarısızlığa ve kırmızı bir çizgi çizilmesinin kaçınılmazlığına dikkat çekiyorlar. Bu, 1997’de ABD’nin Soğuk Savaş’taki “çevreleme” politikasının mimarı olan ve NATO’nun genişlemesini “öldürücü bir hata” olarak nitelendiren ABD’li diplomat George Kennan tarafından güçlü bir şekilde dile getirildi.88 Ancak bu yazarların vardığı sonuç, eğer başka türlü diplomatik ve siyasal seçimler yapılsaydı, Avrupa’da büyük güçlerin karşı karşıya gelmesinin önlenebileceğiydi.
Sorun şu ki, bu bir tür “rasyonel seçim” emperyalizmi varsayıyor; rakip güçler birbirlerinin algılanan çıkarlarını anlamaya özen gösterseydi, çatışmalar müzakere edilebilir ve önlenebilirdi. Oysa hareket özgürlüğü ve farklı seçimlerin yapılabildiği bir alan olsa da emperyalistler arası rekabet sistemiktir ve basitçe rakip çıkarların “realist” bir şekilde tanınması temelinde müzakere edilerek halledilemez. Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından, Rusya’nın yeni bağımsız devletler üzerinde egemenlik kurmaya dönük çabaları ve AB ile NATO’nun genişlemesi sürmekte olan emperyalist rekabetin kaçınılmaz sonuçlarıydı.
2000’den sonra Rusya’nın askeri bütçesi dokuz yılda yüzde 20 artış gösterdi. Rusya 2008 yılında Gürcistan’da yaşanan savaştan sonra hızlanan daha geniş bir askeri harcama, reform ve modernizasyon programına girişti.89 Askeri harcamalar 2015 yılında rekor kırarak GSYİH’nın yüzde 5,4’üne ulaştı; harcamaların tutarı 2010 yılında 29 milyar dolarken 2015’te 91 milyar dolara çıktı. Ancak 2014’ten sonra uygulanan yaptırımların etkisiyle yüzde 30 azaldı. Oysa karşılaştırırsak ABD’nin savunma bütçesi 2016 yılında 573 milyar dolar, Çin’inki ise 135 milyar dolardı. Bugün NATO’nun 28 üyesi, dünyadaki toplam 1,7 trilyon dolarlık askeri harcamanın yaklaşık yüzde 70’inden sorumlular.
Rus brüt askeri harcamalarının sınırlılıkları çok şey anlatıyor. 2019’da ABD Ordusu Savaş Koleji tarafından hazırlanan ve şimdi ileri görüşlü olduğu anlaşılan bir analizde Rus ordusunun hata potansiyelleri konu alınıyordu. Raporda, askeri reformlar birinci kademe kuvvetlerin etkinliğini ve verimliliğini arttırsa da rezervlerdeki azaltımın Rus ordusunu bölgesel bir çatışma durumunda dahi, çok az derinliğe sahip, yetersiz lojistik ve teknolojik kapasitede bir ordu durumuna düşüreceği savunuluyordu.90
Öte yandan, Soğuk Savaş sonrası ABD’nin muzaffer ve kibirli halini yansıtan yeni muhafazakarların “yeni bir Amerikan yüzyılı” rüyası, Irak’ta yenilgi ve Afganistan’dan çekilme kabusuna dönüştü. Bu arada, Çin’in küresel bir ekonomik güç olarak yükselişi, ABD’nin dünya ticareti üzerindeki hakimiyetindeki uzun vadeli düşüşü açığa seriyor. Bu, ABD’yi artık hem kendisinin hem de Atlantik ittifakı ve Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin küresel askeri gücünü yeniden ortaya koyma konusunda daha kararlı hale getiriyor.
Şekil 4: GSYİH (trilyon cari ABD doları)
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin dehşetinin ortasında Avrasya fay hattında patlak veren savaş, böyle bir bağlam içerisinde gerçekleşiyor. ABD ve NATO şimdi açıkça oradaki savaşı bölgesel ve küresel hakimiyet sağlamak için kullanmaya çalışıyor. Ukrayna’nın direnişi emperyalistler arası savaş tarafından içerildi. Yeni bir emperyalist çatışma dönemine giriyoruz ve bu dönem potansiyel olarak dünyanın II. Dünya Savaşı’ndan bu yana gördüğü en tehlikeli dönem.
Sonuç
2014’teki Maidan isyanı Yanukoviç rejimini, Rusya’yı ve Batı’yı gafil avladı. Rejimin acımasız tepkisi ve Ukrayna’nın yozlaşmış seçkinlerine yönelik kitlesel nefret, patlayıcı bir isyanı ateşledi. Ancak Ukrayna’nın yeni yöneticileri AB ve NATO’ya yönelirken, Ukrayna emperyalist rekabetlerle parçalandı.
Rusya, Kırım’ı ele geçirdi ve Ukrayna’nın daha fazla batıya yönelmesini engellemek amacıyla Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçıları destekledi. 2014’ten sonra imzalanan Minsk Anlaşmaları, çatışmayı dondurdu. Rusya’nın amacı, ayrılıkçı doğu bölgelerindeki uydularını Ukrayna’nın anayasal yapısına Rusya yanlısı bir vetoya izin verecek şekilde yeniden entegre etmekti. Kiev, yeniden bütünleşmeden önce doğuda kendi otoritesini kurmakta kararlıydı. Asıl mesele Ukrayna’nın NATO ve AB’ye mi yoksa Rusya’ya mı yöneleceğiydi. Nihayetinde Minsk Anlaşmalarında yer alan çelişkiler asla anayasal düzenlemelerle çözülemezdi.91 Zayıf doğu bölgeleri belirsizlik içinde kaldı; Kiev hükümeti Batı yörüngesine doğru ilerledi ve Rusya ile kalan bağları gevşetti. Ukrayna’nın NATO’ya katılmasıyla ilgili çok az umut olmasına rağmen, ülke ekonomik ve askeri olarak Avrupa ile bütünleşiyordu. Ukrayna ordusu NATO ile ortak tatbikatlar ve eğitimler yürüttü, askeri teçhizatını ve kuvvetlerini NATO standartlarına uygun hale getirdi ve prosedürlerini ittifakla uyumlu hale gelecek şekilde uyarladı.92
Aralık 2021’de CIA direktörü William Burns Moskova’da Putin’le bir araya geldi. Financial Times’daki bir röportajda Burns’e, toplantıdan sonra neden Putin’in işgal edeceğini düşündüğü soruldu. Cevabı öğretici: “Stratejik olarak, onun bakışına göre Ukrayna’nın yönelimini şekillendirebileceği zaman aralığı kapanıyor, çünkü onun bakış açısına göre itaatkâr bir Ukrayna olmadan Rusya büyük bir güç olamaz… Kaybetmeyi göze alabileceğine inanmıyor”.93
Putin’in zehirli büyük Rus şovenizmi, muhalefeti acımasızca bastırması ve Rusya’daki vatanseverlik iklimi, savaş ateşini ve işgalin vahşetini besliyor. Ama savaş tek bir kişi tarafından yürütülmüyor, Çarlara kadar uzanan otoriter Rus karakteristiğinin bir ürünü de değil.
Ne Rusya ne de NATO doğrudan diğeriyle yüzleşmek istiyor. Bu, hala kaçınmak istedikleri ölçekte bir yıkım riskini taşıyor. Korkunç bedeli ödeyen Ukrayna oluyor. Ukrayna’nın Rus işgaline karşı direnişi, temelde emperyalistler arası bir nitelik taşıyan bu savaş tarafından içerildi. NATO silahlarının siyasi bedeli, Kiev’de değil, Washington, Moskova, Berlin ve Paris’te ulaşılacak bir bölgesel çözüm olacak. ABD ve NATO’nun çıkarları, Ukrayna’nın kendi kaderini tayin etmesinde değil, Rusya için uzun vadeli stratejik bir yenilgide yatmaktadır. ABD, bu hedefe ulaşırken başta Çin olmak üzere diğer devletlere de bir uyarı göndermeyi amaçlıyor. Bırakın Kırım’ı, Rusya’yı doğu Ukrayna’dan tamamen sürmek, ABD’nin geçmesinin pek de muhtemel olmadığı bir kırmızı çizgiyi teşkil ediyor. Moskova’nın bu ölçekteki bir stratejik yenilgiyi engellemek için çatışmayı -potansiyel olarak taktik nükleer silahları kullanma noktasına kadar gelerektırmandırması yüksek bir ihtimaldir. Avrupalı güçler fikir ayrılığı işaretleri gösteriyorlar; Almanya, Fransa ve İtalya savaşın yaratacağı ekonomik yıkımın ve çatışmanın ölçeğini sınırlayacak bir uzlaşmaya varmaya çalışıyor. Bu arada, İngiltere tarafından desteklenen Polonya ve Baltık Devletleri, Rusya’nın topyekûn yenilgiye uğramasını destekliyorlar.94
Ukrayna’daki savaşın yakın sonucunu tahmin etmek imkânsız. Ancak iki şey açık. Birincisi, herhangi bir çözüm, Ukrayna’ya değil, rakip emperyalist güçlerin çıkarlarına göre belirlenecektir. İkincisi, herhangi bir geçici çözüm de bu şekilde olacaktır. Bu temelde emperyalistler arası bir savaş ve her iki taraf da geri çekilmeyi ve yenilgiyi kabul etmeyi göze alabileceğine inanmıyor. Yeni bir emperyalist rekabet çağına ve dünyanın emperyalist güçleri arasındaki öngörülemez, tırmanan ve tehlikeli bir rotaya giriyoruz.
Bu tehlikelere verilecek yanıt, emperyalist savaşa ve yöneticilerimize karşı yürüteceğimiz savaş karşıtı hareketlerle sınıf hareketlerinde yatmaktadır ve nihayetinde özgür ve bağımsız bir Ukrayna’nın elde edilmesine ancak bu güçler yardımcı olabilir. Engeller ve zorluklar çok büyük. Yine de bu zorluklar, uluslararası solun tüm gücüyle bu görevin arkasında durmasını her zamankinden daha hayati ve acil kılıyor.
1980’lerin sonundan beri, Rusya’da ve bağımsızlığını yeni kazanmış devletlerde, krizin şiddetinin ve egemen sınıfın yolsuzluğunun körüklediği kitle hareketleri ortaya çıktı. Emperyalist taraflar arasındaki rekabet böylesi hareketleri bir o yöne bir bu yöne doğru çekti, egemen sınıf içindeki gruplar kitleler adına egemen sınıf içindeki başka grupları yerlerinden etmeye çalıştılar. Yine de son iki yılda Belarus, Kırgızistan ve Kazakistan’da isyanlara tanık olduk. Emperyalistleri ve egemen sınıfı nihai olarak korkutan, bu aşağıdan hareketler. Eğer bu hareketler emperyalist rekabetten ve kendi yöneticilerinden bağımsız olarak gelişirse, bu rejimleri kendi çıkarları doğrultusunda yıkacak güce erişebilirler.
Bu isyan güdüsü, savaşın yarattığı dehşetlere karşı, yalnızca Avrasya fay hattında değil emperyalizmin merkezinde de yeni bir güçle ortaya çıkabilir. Uluslararası solun görevi bu potansiyeli kendi yöneticilerimize karşı direnişi -ve bunun merkezinde yer alacak, enternasyonalist bir savaş karşıtı hareketi inşa ederek büyütmektir, Rus işgaline karşı, NATO’ya karşı ve dünyayı savaşa sürükleyen sisteme karşı.
Ron Ferguson; savaş karşıtı ve ırkçılık karşıtı bir eylemci, Socialist Workers Party’nin [Sosyalist İşçi Partisi] bir üyesidir. Aynı zamanda Savaşı Durdurun Koalisyonu’nun ulusal Yürütme Komitesi’nin bir üyesidir. Ukrayna ve Rusya hakkında bu dergiye ve başka yayınlara pek çok yazı yazmıştır. Filistin konusunda ifade özgürlüğünü koruma kampanyasına katılmaktadır. Antisemitism: The Far Right, Zionism and the Left [Antisemitizm: Aşırı Sağ, Siyonizm ve Sol] (Bookmarks, 2018) kitabının yazarıdır.
DİPNOTLAR:
1 Savaşın farklı boyutlarını ele alan sosyalist bir haber yorum için bakınız Socialist Worker [Sosyalist İşçi] makale arşivi https://socialistworker.co.uk/tag/ukraine. Bu derginin [International Socialism] daha önceki sayılarında Ukrayna’yı ele alan makaleler için bknz Choonara, 2022, ve Ferguson, 2014. Ayrıca bknz Tengely-Evans, 2022.
2 Gramer, Detsch ve Mackinnon, 2022; Foy, 2022; Bugos, 2022; Roberts, 2022.
3 Foy, 2022.
4 Henley ve Borger, 2022.
5 Seligman, 2022; Sevastopulo, Inagaki ve Hille, 2022; Beyaz Saray Basın Odası, 2022; Kanno-Youngs and Baker, 2022.
6 Congressional Research Service, 2022; Kotkin, 2022; Schuman, 2022; Brands, 2022; Kissinger, 2022; McTague, 2022.
7 Economist, 2022.
8 Bknz Choonara, 2022; Callinicos, 2022; Achcar, 2022a; Achcar ve Callinicos, 2022; Kouvelakis, 2022. Ayrıca Stathis Kouvelakis’e bir cevap için bknz Achcar, 2022b. NATO’yu destekleyen bir makale için bknz Mason, 2022. NATO’nun genişlemesini Rusya’nın işgalinde bir faktör olarak görmeye karşı çıkan iki görüş için bknz Artiukh, 2022 ve Bilous, 2022.
9 Stop the War Coalition [Savaşı Durdurun Koalisyonu], 2022; German, 2022.
10 Uluslararası Sosyalist Akım, 2022.
11 Cliff, 1996.
12 Cliff, 1950.
13 Choonara, 2022. Daha kapsamlı bir açıklama için bknz Callinicos, 2009. Ayrıca bknz Harman, 2003.
14 Bu tür bir tez için bknz Yurchenko, 2022; Achcar ve Callinicos tartışmasında Achcar’ın katkısı, 2022; Achcar, 2022b; Budraitskis, 2022; Artiukh, 2022; Bilous, 2022.
15 Lenin Almanya ve Britanya arasındaki rekabet konusunda şunu not eder: “Durumun garipliği şu ki, bu savaşta sömürgelerin kaderi, kıtadaki savaş tarafından belirleniyor.” —Lenin, 1915.
16 Harvey, 2003, s. 123; Ashman ve Callinicos, 2006.
17 Callinicos, 2002 ve 2009.
18 Aktaran Reddaway ve Glinski, 2001, s. 231. Bu dönemde Yeltsin, 1993’te yeni bir anayasa ile Rusya Federasyonu olarak yeniden kurulacak olan Rusya Sovyet Federatif Sosyalist Cumhuriyeti’nin başıydı.
19 Lieven, 2001.
20 Lunze, Yurasova vd., 2015.
21 Brainerd, 2021.
22 Reddaway ve Glinski, 2001, s. 2; Cohen, 2000, sf. 28-30. Çok farklı ekollerden gelen her iki çalışma da “şok terapisi” reçetelerini ve onların tahripkâr etkilerini acımasız bir değerlendirmeye tabi tutar.
23 Bknz Harman ve Zebrowski, 1988. Devlet kapitalisti ekonomilerin krizi için, bknz Harman, 1990 ve 2003.
24 Bknz Barnes, 2006.
25 Cohen, 2000, sf. 72-73.
26 Harman, 1991.
27 Callinicos, 1991.
28 Stalin, 1931.
29 Fukuyama, 1992.
30 Hill ve Jewett, 1994.
31 Cohen, 2000, s. 100. Monroe Doktrini, yabancı güçler tarafından Amerika kıtasının siyasal meselelerine yapılacak her müdahalenin ABD’ye karşı yapılmış potansiyel olarak düşmanca bir eylem olarak görülmesini içerir.
32 Curtis, 1996.
33 Amerika Birleşik Devletleri Enerji Enformasyon İdaresi, 2022
34 Veriler için bknz https://tradingeconomics.com/russia/exports
35 Crouch, 1995.
36 Sarotte, 2021, s. 233.
37 Ferguson, 2000.
38 Ferguson, 2000.
39 Ukrayna toplumunda, 2014 Rusya Ukrayna çatışması nedeniyle ortaya çıkan ayrımların açıklaması için, bknz Ferguson, 2014.
40 Garnett, 1997.
41 Hill ve Jewett, 1994, s. 66.
42 Hill ve Jewett, 1994, s. 71.
43 Hill ve Jewett, 1994, sf. 77-78.
44 Perlez, 1993.
45 Hill ve Jewett, 1994, s. 79.
46 Erlanger, 1995.
47 Sherr, 2010.
48 Balmforth, 2010.
49 Hill ve Jewett, 1994, s. 66.
50 Sarotte, 2021, sf. 43-75.
51 Sarotte, 2021, s. 1.
52 Sarotte, 2021, sf. 43-75.
53 Sarotte, 2021, s. 165.
54 Sakwa, 2017, s. 17; Cohen, 2000, s. 104; Sherr, 2003, s. 112.
55 Tuohy, 1993.
56 Sherr, 2003, sf. 113-117.
57 Sarotte, 2021, s. 187.
58 Sarotte, 2021.
59 Sarotte, 2021, s. 152.
60 Sarotte, 2021, sf. 206-207; Sakwa, 2017, s. 79.
61 Treisman, 1996. Yeltsin’in oyuna Çeçenistan’daki ateşkes ve Rus askerlerin çekilmesi de katkıda bulundu.
62 Bknz Sarotte, 2021, s. 75. NATO’nun kurucu Kuzey Atlantik Anlaşması’nın beşinci maddesi, bir üyeye yapılan saldırının tüm üyelere yapılmış sayılması konusunda ittifak üyelerini bağlıyor.
63 Sakwa, 2017, sf. 161-185.
64 Callinicos, 2002.
65 Arbatov, 2000.
66 Haynes, 1999.
67 Haynes, 2005; Wood, 2018, sf. 21-23; Diesen, 2018, sf. 592-593.
68 Schwartz, 2019, s. 189.
69 Bknz Blank, 2019. Rusya’nın ilk “hayalet” uçağı Sukhoi Su-57 hizmete ancak Aralık 2020’de girebildi.
70 Norris, 2014; Seelye, 1999.
71 BBC News, 2000.
72 Wood, 2018, s. 23.
73 Putin’in doktora tezinin çevirisi için bknz Balzer, 2006.
74 Wood, 2018, s. 22.
75 Wood, 2018, s. 23; Diesen, 2018, sf. 592-593.
76 Wood, 2018, s. 14.
77 Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı, 2019.
78 Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı, 2003.
79 Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı, 2020.
80 Avrupa Komisyonu, 2020.
81 Sinovets ve Renz, 2015.
82 Karaganov, 2018.
83 Trenin, 2016, sf. 1-20.
84 Brzezinski, 1994.
85 Sakwa, 2017, s. 140.
86 Ortaklık anlaşmaları AB ile üçüncü ülkeler arasında imzalanan ikili sözleşmelerdir.
87 Sakwa, 2017, s. 140.
88 Kennan, 1997.
89 Blank, 2019, s. 267.
90 Gouré, 2019.
91 Allan, 2020.
92 Wezeman ve Kuimova, 2018, s. 5.
93 Burns, 2022.
94 Böyle bir çözüm ABD Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’ın 1 Haziran 2022’de Foreign Affairs dergisiyle yaptığı canlı görüşmede verdiği cevaplarda da örtük bir biçimde görülebiliyordu.
Kaynaklar
Achcar, Gilbert, 2022a, “A Memorandum on the Radical Anti-imperialist Position Regarding the War in Ukraine”, International Viewpoint (28 February), https://internationalviewpoint.org/ spip.php?article7540
Achcar, Gilbert, 2022b, “Anti-imperialism Today and the War in Ukraine—A Reply to Stathis Kouvelakis”, International Socialism 174 (spring), http://isj.org.uk/reply-to-kouvelakis
Achcar, Gilbert, and Alex Callinicos, 2022, “Ukraine and Anti-imperialism—Gilbert Achcar and Alex Callinicos Debate”, Socialist Worker (30 March), https://socialistworker.co.uk/long-reads/ ukraine-and-anti-imperialism-gilbert-achcar-and-alex-callinicos-debate
Allan, Duncan, 2020, “The Minsk Conundrum: Western Policy and Russia’s War in Eastern Ukraine”, Chatham House (22 May), www.chathamhouse.org/2020/05/minsk-conundrum-wes-tern-policy-and-russias-war-eastern-ukraine-0
Arbatov, Alexei, 2000, “The Transformation of Russian Military Doctrine: Lessons Learned from Kosovo and Chechnya”, George C Marshall European Center for Security Studies (1 July), https:// tinyurl.com/yckdmjz4
Artiukh, Volodymyr, 2022, “A Ukrainian Socialist Explains Why the Russian Invasion Shouldn’t Have Been a Surprise”, Commons (10 March), https://commons.com.ua/en/volodymyr-arti-ukh-war-jacobin
Ashman, Sam, and Alex Callinicos, 2006, “Capital Accumulation and the State System: Assessing David Harvey’s The New Imperialism”, Historical Materialism, volume 14, issue 4.
Balmforth, Richard, 2010, “Protests as Ukraine Approves Russian Base Extension”, Reuters (27 April), www.reuters.com/article/ us-ukraine-russia-fleet-idUSTRE63Q0YG20100427
Balzer, Harley, 2006, “Vladimir Putin’s Academic Writings and Russian Natural Resource Policy”, Problems of Post-Communism, volume 53, number 1.
Barnes, Andrew Scott, 2006, Owning Russia: The Struggle over Factories, Farms and Power (Cornell University Press).
BBC News, 2000, “Putin Thanks Russian Troops” (1 January), http://news.bbc.co.uk/1/hi/world/europe/586691.stm
Bilous, Taras, 2022, “A Letter to the Western Left from Kyiv”, Open Democracy (25 February), www.opendemocracy.net/en/odr/aletter-to-the-western-left-from-kyiv
Blank, Stephen (ed), 2019, The Russian Military in Contemporary Perspective (US Army War College).
Brainerd, Elizabeth, 2021, “Mortality in Russia since the Fall of the Soviet Union”, Comparative Economic Studies, volume 63, issue 4, https://doi.org/10.1057/s41294-021-00169-w
Brands, Hal, 2022, “The Eurasian Nightmare: Chinese-Russian Convergence and the Future of American Order”, Foreign Affairs (25 February).
Brzezinski, Zbigniew, 1994, “Normandy Evasion”, Washington Post (3 May), www.washingtonpost.com/archive/1994/05/03/normandy-evasion/2e71305f-228e-48b8-951e-7671d6bf7613
Budraitskis, Ilya, 2022, “Against Putin’s War in Ukraine—Interview with Ilya Budraitskis”, Spectre (24 April), https://spectrejournal. com/against-putins-war-in-ukraine
Bugos, Shannon, 2022, “Biden Approves $29 Billion Increase in Defense Budget”, Arms Control Association (April), www.armscontrol.org/act/2022-04/news/biden-approves-29-billion-increase-defense-budget
Burns, William, 2022, “Transcript: Vladimir Putin ‘Doesn’t Believe He Can Afford to Lose’ — William Burns, CIA director”, Financial Times (8 May).
Callinicos, Alex, 1991, “Reflections on the Revolutions in Russia”,
Economic and Political Weekly, volume 26, issue 51.
Callinicos, Alex, 2002, “The Grand Strategy of the American Empire”, International Socialism 97 (winter), www.marxists.org/ history/etol/writers/callinicos/2002/xx/strategy.htm
Callinicos, Alex, 2009, Imperialism and Global Political Economy (Polity). [Emperyalizm ve Küresel Ekonomi Politik, Phoenix, 2014]
Callinicos, Alex, 2022, “The Great Power Grab—Imperialism and the War in Ukraine”, Socialist Worker (27 March), https://tinyurl.com/2w5uj435
Choonara, Joseph, 2022, “The Devastation of Ukraine: NATO, Russia and Imperialism”, International Socialism 174 (spring), http://isj.org.uk/devastation-of-ukraine
Cliff, Tony (as R Tennant), 1950, “The Struggle of the Powers”, Socialist Review 1 (November), www.marxists.org/archive/cliff/ works/1950/11/powers.html
Cliff, Tony, 1996, State Capitalism in Russia (Bookmarks), www. marxists.org/archive/cliff/works/1955/statecap/index.htm [Rusya’da Devlet Kapitalizmi, Z Yayınları, 2018]
Cohen, Stephen F, 2000, Failed Crusade: America and the Tragedy of Post-Communist Russia (Norton).
Congressional Research Service, 2022, “Renewed Great Power Competition: Implications for Defense—Issues for Congress” (10 March), https://sgp.fas.org/crs/natsec/R43838.pdf
Crouch, Dave, 1995, “The Crisis in Russia and the Rise of the Right”, International Socialism 66 (spring), www.marxists.org/ history/etol/newspape/isj2/1995/isj2-066/crouch.htm
Curtis, Glenn E (ed), 1996, Russia: A Country Study (Government Publishing Office for the Library of Congress), http://countrystudies.us/russia
Diesen, Glenn, 2018, “The Geoeconomics of the Russian–Japanese Territorial Dispute”, Asian Survey (May/June), volume 58, number 3.
Economist, 2022, “The War in Ukraine will Determine How China Sees the World”, (19 March), www.economist.com/leaders/2022/03/19/the-war-in-ukraine-will-determine-how-china-sees-the-world
Erlanger, Steven, 1995, “Russia and Ukraine Settle Dispute Over Black Sea Fleet”, New York Times (10 June).
European Commission, 2020, “Quarterly Report on European Gas Markets: Fourth Quarter of 2019”.
Ferguson, Rob, 2014, “Ukraine: Imperialism, War and the Left”, International Socialism 144 (autumn), http://isj.org.uk/ukraine-imperialism-war-and-the-left
Ferguson, Rob, 2000, “Chechnya: The Empire Strikes Back”, International Socialism 86 (spring), www.marxists.org/history/etol/ newspape/isj2/2000/isj2-086/ferguson.htm
Foy, Henry, 2022, “Nato’s Eastern Front: Will the Military Build-up Make Europe Safer?”, Financial Times (4 May).
Fukuyama, Francis, 1992, The End of History and the Last Man (Penguin). [Tarihin Sonu ve Son İnsan, Profil Kitap, 2016]
Garnett, Sherman W, 1997, Keystone in the Arch: Ukraine in the Emerging Security Environment of Central and Eastern Europe (Carnegie).
German, Lindsey, 2022, “More Weapons=More Danger: Why the Militarisation of Ukraine is a Threat to Us All”, Stop the War Coalition (7 April), www.stopwar.org.uk/article/more-weapons-more-danger-why-the-militarisation-of-ukraine-is-a-threat-to-us-all
Gouré, Daniel, 2019, “Russian Science and Technology: Cutting
the Putian Knot: Developing a Strategy for Dealing with an Authoritarian, Unstable and Armed Russian Regime”, in Stephen Blank (ed), The Russian Military in Contemporary Perspective (US Army War College).
Gramer, Robbie, Jack Detsch and Amy Mackinnon, 2022, “The West Finally Starts Rolling Out the Big Guns for Ukraine”,
Foreign Policy (15 April), https://foreignpolicy.com/2022/04/15/ tanks-heavy-weapons-ukraine-russia-nato-putin-offensive
Harman, Chris, 1990, “The Storm Breaks: The Crisis in the Eastern Bloc”, International Socialism 46 (spring), www.marxists.org/ archive/harman/1990/xx/stormbreaks.html [Doğu’da Fırtına Koptu, Z Yayınları, 2019]
Harman, Chris, 1991, “The State and Capitalism Today”, International Socialism 51 (summer), www.marxists.org/archive/harman/1991/xx/statcap.htm
Harman, Chris, 2003, “Analysing Imperialism”, International Socialism 99 (summer), www.marxists.org/archive/harman/2003/xx/ imperialism.htm
Harman, Chris, and Andy Zebrowski, 1988, “Glasnost—Before the Storm”, International Socialism 39 (summer), www.marxists.org/ archive/harman/1988/xx/glasnost.html
Harvey, David, 2003, The New Imperialism (Oxford University Press). [Yeni Emperyalizm, Sel Yayınları, 2019]
Haynes, Mike, 1999, “Primed to Fail”, Socialist Review 233 (September), http://pubs.socialistreviewindex.org.uk/sr233/haynes.htm
Haynes, Mike, 2005, “Russia: Putin’s Place in the New World Order”, Socialist Review (May), https://socialistworker.co.uk/ socialist-review-archive/russia-putins-place-new-world-order
Henley, Jon, and Julian Borger, 2022, “Russia Warns of Nuclear Weapons in Baltic if Sweden and Finland Join Nato”, Guardian (14 April), www.theguardian.com/world/2022/apr/14/russia-says-itwill-reinforce-borders-if-sweden-and-finland-join-nato
Hill, Fiona, and Pamela Jewett, 1994, Back in the USSR: Russia’s Intervention in the Internal Affairs of the Former Soviet Republics and the Implications for United States Policy toward Russia
(Brookings), www.brookings.edu/wp-content/uploads/2016/06/ back-in-the-ussr-1994.pdf
International Socialist Tendency, 2022, “IST Statement on the War in Ukraine” (15 March), https://internationalsocialists.org/ announcements/ist-statement-on-the-war-in-ukraine [Uluslararası Sosyalist Akım: Derhal ateşkes sağlanmalı ve Rusya birlikleri Ukrayna’dan çekilmeli, https://www.dsip.org.tr/index.php/ haberler/83-dunya/1438-uluslararasi-sosyalist-akim-derhal-ateskes-saglanmali-ve-rusya-birlikleri-ukrayna-dan-cekilmeli ]
Kanno-Youngs, Zolan, and Peter Baker, 2022, “Biden Pledges to Defend Taiwan if It Faces a Chinese Attack”, New York Times (23 May).
Karaganov, Sergey, 2018, “The New Cold War and the Emerging Greater Eurasia”, Journal of Eurasian Studies, volume 9, number 2.
Kennan, George, 1997, “A Fateful Error”, New York Times (5 February).
Kissinger, Henry, 2022, “We are Now Living in a Totally New Era”, Financial Times (9 May).
Kotkin, Stephen, 2022, “The Cold War Never Ended: Ukraine, the China Challenge and the Revival of the West”, Foreign Affairs (May/June).
Kouvelakis, Stathis, 2022, “The War in Ukraine and Anti-imperialism Today: A Reply to Gilbert Achcar”, International Socialism 174 (spring), http://isj.org.uk/anti-imperialism-a-reply-to-achcar
Lenin, V I, 1915, “Socialism and War: The Attitude of the Russian Social-Democratic Labour Party Towards the War”, Collected Works, volume 21 (Foreign Languages Press), www.marxists.org/ archive/lenin/works/1915/s-w/index.htm
Lieven, Anatol, 2001, “Poltergeist Economics”, The National Interest 64 (summer).
Lunze, Karsten, Elena Yurasova, Bulat Idrisov, Natalia Gnatienko and Luigi Migliorini, 2015, “Food Security and Nutrition in the Russian Federation—A Health Policy Analysis”, Global Health Action, volume 8, www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/ PMC4481043
Mason, Paul, 2022, “The Left Must Stand with Ukraine against Putin’s Aggression”, New Statesman (22 February).
McTague, Tom, 2022, “For the West, the Worst Is Yet to Come”, The Atlantic (10 March), https://tinyurl.com/yw6py3ds
Norris, John, 2014, “The First Time Putin Tried to Invade a Foreign Country”, Centre for American Progress (13 March), www. americanprogress.org/article/the-first-time-putin-tried-to-invade-a-foreign-country
Perlez, Jane, 1993, “Ukraine’s Miners Bemoan the Cost of Independence”, New York Times (17 July).
Reddaway, Peter, and Dmitri Glinski, 2001, The Tragedy of Russian Reforms: Market Bolshevism Against Democracy (US Institute of Peace).
Roberts, William, 2022, “‘Unprecedented’: US Congress Passes Massive Ukraine Aid Package”, Al Jazeera (19 May), www.aljazeera. com/news/2022/5/19/unprecedented-us-congress-passes-massive-ukraine-aid-package
Sakwa, Richard, 2017, Russia Against the Rest: The Post-Cold War Crisis of World Order (Cambridge University Press).
Sarotte, 2021, Mary Elise, Not One Inch: America, Russia and the Making of Post-Cold War Stalemate (Yale University Press).
Schuman, Michael, 2022, “The World is Splitting in Two”, The Atlantic (28 March), www.theatlantic.com/international/archive/2022/03/ukraine-war-china-covid-lockdowns/629401
Schwartz, Paul, 2019, “Russian Science and Technology: Current State and Implications For Defense”, in Stephen Blank (ed), The Russian Military in Contemporary Perspective (US Army War College).
Seelye, Katharine, 1999, “Crisis in the Balkans: US Leaders are Shocked but Accept Russia Story”, New York Times (12 June).
Seligman, Lara, 2022, “‘Deadly Serious’: US Quietly Urging Taiwan to Follow Ukraine Playbook for Countering China”, Politico (19 May), www.politico.com/news/2022/05/19/deadly-serious-u-s-quietly-urging-taiwan-to-follow-ukraine-playbo-ok-for-countering-china-00033792
Sevastopulo, Demetri, Kana Inagaki and Kathrin Hille, 2022, “Joe Biden Pledges to Defend Taiwan Militarily if China Invades”, Financial Times (23 May).
Sherr, James, 2003, “The Dual Enlargements and Ukraine”, in Anatol Lieven and Dimitri Trenin (eds), Ambivalent Neighbours (Carnegie Endowment for International Peace).
Sherr, James, 2010, “The Mortgaging of Ukraine’s Independence”, Chatham House (24 August), www.chathamhouse.org/ sites/default/files/public/Research/Russia%20and%20Eurasia/ bp0810_sherr.pdf
Sinovets, Polina, and Bettina Renz, 2015, “Russia’s 2014 Military Doctrine and Beyond: Threat Perceptions, Capabilities and Ambitions”, NATO Defense College (10 July), https://tinyurl. com/2awp6uzb
Stalin, Josef, 1931, “The Tasks of Business Executives: Speech Delivered at the First All-Union Conference of Leading Personnel of Socialist Industry”, Collected Works, volume 13, (Foreign Languages Publishing House), www.marxists.org/reference/archive/ stalin/works/1931/02/04.htm
Stop the War Coalition, 2022, “Stop the War Statement on Ukraine” (24 February), www.stopwar.org.uk/article/stop-the-war-statement-on-ukraine-24-02-22
Tengely-Evans, Tomáš, 2022, “Post-Soviet Russia and the Roots of the Ukraine War”, voice.wales (18 March), https://tinyurl.com/ mr3nbmxj
Treisman, Daniel, 1996, “Why Yeltsin Won”, Foreign Affairs, volume 75, number 5 (Council on Foreign Relations).
Trenin, Dmitri, 2016, Should We Fear Russia? (Polity).
Tuohy, William, 1993, “NATO after the Cold War: It’s ‘Out of Area or Out of Business’”, Los Angeles Times (13 August), https:// tinyurl.com/59f8juzu
United Nations Conference on Trade and Development, 2003, “Foreign Direct Investment in Russia: Is It Taking Off?” (16 May), https://tinyurl.com/3w253b5h
United Nations Conference on Trade and Development, 2019,
World Investment Report (United Nations).
United Nations Conference on Trade and Development, 2020,
World Investment Report (United Nations).
United States Energy Information Administration, 2022, “Europe is a Key Destination for Russia’s Energy Exports” (14 March), www.eia.gov/todayinenergy/detail.php?id=51618
Wezeman, Siemon, and Alexandra Kuimova, 2018, “Ukraine and Black Sea Security”, Stockholm International Peace Research Institute (1 December), https://tinyurl.com/4kmn26he
White House Briefing Room, 2022, “Remarks by President Biden, Prime Minister Kishida Fumio of Japan, Prime Minister Narendra Modi of India and Prime Minister Anthony Albanese of Australia at the Second In-person Quad Leaders’ Summit”, The White House, Speeches and Remarks (24 May), https://tinyurl. com/c98tpzxz
Wood, Tony, 2018, Russia Without Putin: Money, Power and the Myths of the New Cold War (Verso).
Yurchenko, Yuliya, 2022, “Fighting for Ukrainian Self-Determination: Interview with Yuliya Yurchenko”, Spectre (11 April), https:// spectrejournal.com/fighting-for-ukrainian-self-determination