Tomas N. Rotta ve Edemilson Parana
Bu makale Bitcoin’in para değil, değere sahip olan fakat katma değere sahip olmayan bir dijital meta olduğunu göstermektedir. Bitcoin’in hem üretiminin hem de onunla yapılan spekülasyonun mevcut küresel katma değer havuzundan değer çektiğini gösteriyoruz. Klasik Politik Ekonomi yaklaşımını ve emek-değer teorisinin Yeni Yorumunu dijital metalara genişletmek yoluyla, bu makalede Bitcoin madenciliğinin doğrudan (canlı) emek gerektirmeyen ve bu nedenle yeni değer üretmeyen bir otomatik üretim süreci olduğu tartışılmaktadır. Bu anlamda Bitcoin, bir “dijital altın” değildir. Bitcoin madenciliği, hâlihazırda var olan servet ve katma değeri sektörler arasında yeniden dağıtırken, daha yüksek bilgisayar gücüne sahip Bitcoin madencileri blok zincir içinde madencilik kârı elde etmek için rekabete girişirler. Bitcoin blok zinciri böylece yasal olmayan yollarla, dijital metanın hem mülkiyet hem de kullanımında rekabet yaratır. Bizim yaklaşımımız, doğrudan, canlı emek sarf etmeksizin yeniden üretilebilen daha geniş otomatik dijital metalar alanına genişletilebilir.
Bu makalede, Bitcoin’in dijital para ya da para birimi değil fakat daha ziyade bir dijital meta, kâr için üretilen, ancak sadece elektronik bitler ve baytlar halinde var olan somut olmayan bir ürün olarak tanımlanması gerektiği savunulmaktadır. Diğer yalancı kripto para birimlerinde olduğu gibi, Bitcoin de değere sahip olmakla birlikte katma değere sahip değildir. Bitcoin madenciliği ne yeni katma değer ne de yeni satın alma gücü üretir; bunları sadece yeniden dağıtır. Bu, hem yeni Bitcoin dijital madenciliğinden elde edilen kârların, hem de ticaretten elde edilen sermaye kazanımlarının küresel katma değer havuzundan ve dünya ekonomisindeki akışkan servetin yeniden dağıtımından kaynaklandığı anlamına gelir.
Bitcoin’in bir meta olarak doğası, kendisini ihraç edene zorunlu olarak karşılık gelen bir finansal yükümlülüğe yol açan para birimi veya finansal menkul kıymetlerin ihracından farklı olarak, üreticisine karşı hiçbir finansal yükümlülük getirmeyen bir dijital varlık olarak yaratılmasına ve biriktirilmesine izin verir. Bitcoin madencileri, aslında katma değer ve var olan servet aktarımından ibaret kârları elde ederler. Bu madencilik kârları daha sonra blok zincirindeki işlemleri gerçekleştirme ve doğrulamak için en yüksek bilgisayar gücüne sahip düğümlere tahakkuk eder. Bitcoin dünya çapında bir popülarite kazanmış ve blok zincir teknolojisi, akıllı sözleşmeler ve merkezsiz finans alanındaki yeni gelişmelerin de dahil olduğu birkaç sanayi koluna yayılmıştır. Fakat bu gelişmelere rağmen Bitcoin’in para birimi olarak potansiyel rolü azalmıştır.
Hisse senetleri, bonolar, banka kredileri ve bunların türevleri zorunlu olarak kendilerini ihraç edenler üzerinde bir yükümlülük yaratır. Ancak Bitcoin madenciliği kendisine karşılık gelen herhangi bir yükümlülük yaratmaz. Yeni Bitcoin’ler, finansal olmayan varlıklar olarak ortaya çıkmıştır. Bu, yeni Bitcoin’lerin yeni serveti temsil ettiği yanılsamasını yaratır, çünkü ekonomi artık üretilmiş yeni bir varlığa sahiptir ve Bitcoin “dijital altın”mış gibi kendisine karşılık gelen bir yükümlülük yaratmamaktadır. Metodolojisinin tüm piyasa faaliyetlerini katma değer üreticileri olarak sınırlandırması nedeniyle, Ulusal Hesaplar Sistemi (System of National Accounts – SNA) tarafından bu yanılgı iyice pekiştirilir. Biz ise, tam tersine, yeni bir dijital varlık olarak Bitcoin arzının, hâlihazırda var olan servetin yeniden dağıtımını ve küresel ekonominin üretken sektörlerinden katma değer transferini temsil ettiğini savunuyoruz.
Bu önermelerimizi desteklemek için Klasik Politik Ekonomi’den ve Yeni Yorum olarak adlandırılan emek-değer teorisindeki son gelişmelerden yararlanıyoruz. Yeni Yorum, metaların piyasa fiyatlarının, üretim alanında kullanılan emek zamanın yeniden dağıtımlarını nasıl temsil ettiğine dair tutarlı bir teori sunar. Meta üretiminde harcanan doğrudan (canlı) emekteki tüm yeni katma değerin kaynağını tanımlar ve parayı, para birimleri ile üretken emek zaman saatleri arasında dönüştürmeye izin veren ana bağlantı olarak gösterir. Bu makalede biz, Yeni Yorumu dijital metalar alanına genişletiyoruz. Yeni Yorumun, dijital metaların varlığı konusunda güçlü bir açıklama sunduğunu ve Bitcoin gibi yalancı kripto para birimleri madenciliğinin aslında toplam katma değer havuzundan yararlandığını göstermeye çalışıyoruz.
Bitcoin’in emek değeri, onun üretim araçlarından aktarılan değeri olup, bu değer temel olarak yüksek miktarda elektrik kullanımı, depolama ve şu anda çoğunlukla ASIC bilgisayar ağ havuzları ve GPU’lar tarafından gerçekleştirilen hesaplama gücünden oluşan üretim girdilerine tümleşik dolaylı emekten ibarettir. Bu dijital madencilik girdileri kendi başlarına yeniden üretilebilen metalardır ve bu nedenle işlem bloklarının doğrulanması yoluyla Bitcoin’in yeni dijital kopyaları çıkarıldığından, kendi değerlerini kademeli olarak Bitcoin’e aktarırlar. Bu nedenle, Bitcoin’in emek değeri, blok zincir ağındaki işlemleri doğrulamak ve işlemek için gereken emek dışı girdilerden elde edilir.
Madencilik tesislerini kurmak için gereken ilk işgücüne rağmen, blok zincirdeki işlemlerin doğrulanmasında esasen doğrudan işgücü yoktur. Dijital metanın yeniden üretimine neredeyse hiç canlı emeğin kullanılmadığı böyle bir durumda, emek değer teorisi, buna tekabül eden yeni katma değer yaratılamayacağını öne sürer. Yalnızca canlı, doğrudan emek yeni katma değer yaratabilir. Bitcoin madenciliği, dijital metalar biçiminde yeni kullanım değerleri yaratır, ancak burada yeni katma değer üretecek doğrudan canlı emek yoktur. Bu nedenle, Bitcoin’ler, kendilerine karşılık gelen bir yükümlülüğü olmayan yeni dijital varlıklar olarak ortaya çıksalar bile, yeni bir serveti temsil etmezler.
Bitcoin madenciliği ve ticareti, küresel katma değer ve mevcut servet havuzlarından yararlanır. Bu nedenle Bitcoin, gerçek altın madenciliğinde olduğu gibi yeni katma değer ya da yeni servet ortaya çıkarmadığından, “dijital altın” olarak sınıflandırılmamalıdır. Sektörler arasında Bitcoin, karşılığında doğrudan yeni değer eklemeden, dünya ekonomisinin üretken sektörlerinden katma değer ve servet çeker. Dolayısıyla Bitcoin sektörü içinde en hızlı bilgisayarlara sahip olanlar madencilik kârının çoğunluğuna el koyar. Bitcoin ticareti ve spekülasyonu yeni katma değer yaratamaz, çünkü bu faaliyetler açıkça dolaşım alanı içinde gerçekleşir ve bu nedenle yalnızca ekonominin başka yerlerinden gelen katma değeri ve serveti yeniden dağıtır. Dijital metaların emek değeri teorimizin ortaya koyduğu şey, Bitcoin üretiminin yalnızca girdilerden gelen değerleri transfer ettiği ve daha sonra aslında küresel ekonominin diğer sektörlerinden gelen katma değerin yeniden dağılımı olan kârlar elde ettiğidir.
Bitcoin’in değeri olup katma değerinin olmadığı argümanı geçerlidir, çünkü Bitcoin’in neden ekonomiye doğrudan yeni bir değer eklemeden toplamda sadece bir değerin yeniden dağıtımını temsil ettiğini açıklar: Emek-değer teorisine göre, doğrudan (canlı) emek yoksa katma değer de olamaz. Argüman sadece Bitcoin için değil, aynı zamanda, Nitelikli Fikri Tapu’lar (NFT’ler), akıllı sözleşmeler, sanal varlıklar ve sanal evrenler içindeki sanal gayrimenkulleri de içeren artan dijital varlık arzı için de geçerliğini korur. Bu makalenin amacı, sadece Bitcoin’in para olmadığını tespit etmek değil, kriptolar, NFT’ler, akıllı sözleşmeler, sanal evrenler içindeki sanal varlıklar ve değeri olan ancak katma değeri bulunmayan diğer benzer dijital varlıklardan oluşan büyüyen dijital metalar alanına uygulanan tutarlı bir değer teorisi geliştirmektir.
Makalenin ilerleyeceği yol şu şekilde olacaktır. Bölüm 2’de, yaklaşımımız mevcut literatürle karşılaştırılarak katkılarımız vurgulanmaktadır. Bölüm 3’te emek-değer teorisinin Yeni Yorumu Bitcoin gibi (yalancı) kripto para birimlerine genişletilerek dijital metalar teorisi geliştirilmektedir. Bölüm 4’te Bitcoin gibi dijital metaların emek değer teorisinin basit bir matematiksel sunumu yapılmaktadır. Bölüm 5’te Bitcoin blok zincirini yasal olmayan araçlar yoluyla ve üçüncü taraf yaptırımı olmaksızın dijital meta mülkiyeti ve kullanımı arasında rekabet yaratan bir teknoloji olarak kavramsallaştıran bir dijital ürünler ve dijital metalar taksonomisi yapılmaktadır. Bölüm 6’da, bir dijital metanın bir dijital para haline gelip gelemeyeceği sorusu ele alınmaktadır. Biz, değer içermesine rağmen katma değer içermemesinden bağımsız olarak, Bitcoin’in geniş bir sosyal kabulle özerk bir biçimde soyut serveti (yani değeri) temsil eden genel bir eşdeğer olmaması nedeniyle Bitcoin’in para işlevi görmediğini savunuyoruz. Bölüm 7’de bizim yaklaşımımızın daha geniş otomatik dijital metalar alanına nasıl genişletilebileceği üzerine notlar da yer almaktadır.
Önceki yaklaşımlarla karşılaştırma
Bitcoin, kripto para birimlerinin gerçek doğası üzerine pek çok tartışmanın merkezinde olmaya devam ediyor. De jure para olmasa da de facto para olduğunu savunan Bitcoin destekçileri sıklıkla daha liberter para yaklaşımlarına başvurur (örneğin, Von Mises [1912] 1981, Hayek 1976). Bitcoin ayrıca tüm dünyada yeni gelişmekte olan dijital metaları doğru şekilde sınıflandırma ve düzenleme ihtiyacıyla karşı karşıya kalan devletler ve düzenleyici kuruluşlar için de bir sorun haline gelmiştir.
Bitcoin’in doğası üzerine uzmanlıklar iki temel gruba ayrılabilir. Birinci grupta, ister politik, sembolik ya da isterse ideolojik boyutlarıyla olsun, Bitcoin’in “toplumsal içeriği” ile ilgilenen bilim insanları bulunmaktadır (örneğin, Maurer ve diğ. 2013, Karlstrøm 2014, Kostakis ve Giotitsas 2014, Columbia 2016,
Dodd 2018, Nelms vd. 2018, Swartz 2018, Hayes 2019). İkinci grupta, özellikle para olarak Bitcoin’in tartışmalı durumu üzerinde durarak Bitcoin’in ekonomik özelliklerine odaklanan bilim insanları yer alır (örneğin, Tymoigne 2013, Yermark 2015, Aglietta
2018, Eichengreen 2019, Parana 2021). Hayes (2021), bu anlamda, Bitcoin’in para olabileceğini, ancak bunun sadece kendi bağıl sanal uzamı içinde olabileceğini iddia eder.
Birinci grup, Bitcoin’in farklı sosyolojik ve felsefi boyutlarını analiz etme eğilimindeyken, ikinci grup onun ekonomik anlamlarını analiz etme eğilimindedir. Literatürde ayrıca farklı fakat bütünleyici şekillerde Bitcoin’in toplumsal ve ekonomik boyutlarını bir araya getiren bilim insanlarının katkıları da bulunmaktadır (örneğin, Varoufakis 2013, Barber 2015, Bjerg 2016, Parana 2020). Bakış açılarındaki farklılıklara rağmen bilimsel alanda Bitcoin’in genel toplumsal kabul gören bir para veya para birimi değil, daha çok spekülatif yatırımlar için araç olarak kullanılan bir varlık olduğu şeklinde fikir birliği bulunmaktadır.
Bu makale, yalnızca Bitcoin’in para olmadığını göstermekle kalmayıp, daha da önemlisi, aslında değeri olan ancak katma değeri olmayan bir dijital meta olduğunu da göstererek literatüre katkı sağlamış oluyor.
Zira Klasik Politik Ekonomi yaklaşımını ve Marksist değer teorisini dijital metalar alanına genişleterek, Bitcoin’in ne olduğunu ve üretim (veya dijital madencilik) kârlarının gerçekte nereden kaynaklandığını doğru bir şekilde tanımlayabilir ve teorileştirebiliriz.
Biz, dijital metalar için daha geniş bir sınıflandırma sunuyor ve Bitcoin blok zincirinin, ilkesel olarak sıfır marjinal maliyetle sonsuz olarak yeniden üretilebilir olması gereken bir dijital metanın hem kullanımı hem de mülkiyeti açısından rekabeti sürdürebildiğini göstermiş oluyoruz.
Bitcoin blok zinciri herhangi bir devlet müdahalesi veya üçüncü bir tarafın yasal yaptırımı olmaksızın, özel mülkiyeti dijital alanda etkin bir şekilde kurumsallaştırma yoluyla, bilgisayar programlamasında devrim yarattı.
Daha önceki bazı katkılar, Bitcoin’in bir meta olarak doğasını vurgulasa da (Graf 2014, Barber 2015, Tamer 2019’da olduğu gibi), bunların hiçbiri sistematik bir Marksist yaklaşıma ve hatta dijital metalara yönelik tutarlı bir Marksist yaklaşıma sahip değildir. Literatürde Bitcoin’in Marksist anlamda ele alındığı az sayıda çalışma mevcut olsa da (örneğin, Abramova vd. 2020, Nakatani ve Mello 2019, Wang 2019, Bonilla 2020), bu katkılar bir kripto para eleştirisinin ötesine geçmedi. Bu nedenle, Bitcoin’in üretimi ve dolaşımına dair tutarlı bir teorik değerlendirme sunarak mevcut çalışmalara katkıda bulunmak gerekiyordu.
Bizim teorik çerçevemiz ve dijital ürünler taksonomimiz, literatürün ampirik tarafına da ışık tutabilir. Bazı ampirik çalışmalar, Bitcoin’in fiyatını ve işlem modellerini analiz ederek, bazı durumlarda da bir dizi varlık sınıfı arasında bir karşılaştırma yaparak Bitcoin’in yapısıyla ilgili bilgi elde etmeye çalıştı (Hayes 2017, 2018, 2019, Abbatemarco vd. 2018, Baur vd. 2018,
Gronwald 2019, Baldan ve Zen 2020, White vd. 2020). Bu ampirik çalışmalar, çok çeşitli metalar, varlıklar ve menkul kıymetlerle ilgili ortak fiyatlandırma örüntülerini tanımlayarak Bitcoin’in özellikleri hakkında ipuçları sağlamayı amaçlamaktadır. Bununla birlikte, bu tür ampirik yaklaşımlar, Bitcoin’in ilk etapta ne olduğunu henüz tam olarak açıklayamamış ve dijital madencilik kârlarının nereden geldiğini tam olarak tanımlayamamıştır.
Bu makale, Bitcoin madenciliğinin yeni katma değer üretmediği ve dolayısıyla üretken olmayan bir faaliyet olarak sınıflandırılması gerektiğini savunuyor. Dijital madencilere tahakkuk eden kârlar, aslında küresel ekonominin başka kısımlarında bulunan üretici faaliyetlerden kaynaklı katma değerin yeniden dağıtımıdır. Hayes (2017, 2018), Bitcoin’in değerinin, ana maliyet girdisi elektrik olan marjinal üretim maliyetine tekabül ettiğini ve dolayısıyla kökeninin çoğunlukla enerji sektöründe yattığını öne sürer. Bir metanın değeri, onu yeniden üretmek için toplumsal olarak gerekli olan doğrudan ve dolaylı emek süreci tarafından belirlendiğinden, emek-değer teorisine dayalı yaklaşımımız bu konuda Hayes ile uyumludur.
Bitcoin toplam seviyede per se [kendiliğinden] yeni katma değer ya da yeni satın alma gücü üretmez, ancak resmi Ulusal Hesap Sistemleri (SNA), Klasik Politik Ekonominin yaptığı gibi (Rotta 2018) üretken ve üretken olmayan faaliyetler arasında doğru bir ayrım yapmadığından, Bitcoin madenciliği sehven resmi GSH ölçümlerine katkıda bulunuyor gibi sınıflandırılabilir. Bizim teorik çerçevemize göreyse Bitcoin madenciliği, toplam katma değerde doğrudan bir artış sağlamadığı için, ekonominin Toplam Hasılasını artırsa da Gayri Safi Hasılayı (GSH) artırmıyor.
Bu nedenle, Bitcoin madenciliğinin sonuçları, Toplam Hasıla artsa da Gayri Safi Hasılanın artmadığı girdi-çıktı matrisleri tarafından daha iyi yakalanır. GSH ölçümünün aksine, girdi-çıktı matrisleri bazı sektörlerin (örn., elektrik üretimi, bilgisayar üretimi ve depolama), Bitcoin üretim süreçlerindeki girdi kullanımından nasıl faydalandığını gösterir. Ancak toplam katma değer ve GSH değişmeden kalır. Bitcoin madenciliği elektrik, bilgisayar üretimi ve depolama gibi girdilere daha fazla talep gerektirse dahi, toplam mevcut GSH değeri artmak yerine yeniden dağıtılmıştır.
Dijital metalar ve Bitcoin
Bir meta, insan emeğinin, ister bir mal isterse hizmet olsun, hem faydalı hem de kâr için üretilen bir ürünüdür. Müzik notaları, kimyasal formüller ve patentli yenilikler gibi fikir ürünlerinin yaygın şekilde metalaştırılması, metaların sadece somut nesnelerle sınırlandırılamayacağını gösteriyor. Metalar, somut olmayan ürünler de olabilir. Bu bağlamda, biz, bir dijital metayı, sadece bit ve bayt dizileri şeklinde elektronik olarak var olan bir meta olarak tanımlıyoruz.
Bitcoin’ler, paradan ziyade dijital metalar olarak kavramsallaştırılabilir – ki ayrıca, Bitcoin gibi yalancı kripto para birimlerinin değer içerdiğini ancak katma değer içermediğini ve böylece bunların üretim ve ticaretinden elde edilen kârların, küresel toplam katma değer havuzundan çekilen katma değer transferleri olduğunu da gösterebiliriz. Yeni Bitcoin’lerin üretimi, herhangi bir ekleme yapmaksızın mevcut katma değer ve serveti yeniden dağıtmaya devam eder.
Klasik Politik Ekonomi’de ve Marx’ta olduğu gibi, bizler de değeri çoğunlukla metalar şeklinde mallar ve hizmetler üreten bir ekonomideki emeğin toplumsal niteliği olarak tanımlıyoruz. Benzer şekilde, kullanım değerini belirli bir metanın alıcıları için sahip olabileceği fayda olarak tanımlıyoruz. Değer ve kullanım değeri, dijital olsun ya da olmasın, metaların temel özelliklerini oluşturur. Böylece, bir metanın değerinin miktarı var olan teknolojiye ve mevcut üretim koşullarına göre onu yeniden üretmek için gereken doğrudan ya da dolaylı sosyal olarak zaruri emek tarafından belirlenir. Bir metanın değeri iki kaynağa sahiptir: Yeni katma değer üreten doğrudan (ya da canlı) emek ve emek dışı girdilerden kendi değerini çıktıya aktaran dolaylı (ya da ölü) emek. Klasik Politik Ekonominin emek-değer teorisine göre, sadece doğrudan (canlı) emek yeni katma değer üretebilir. Bu durumda, tesisler ve ekipmanlar gibi emek dışı girdilerde hâlihazırda nesneleşmiş olan dolaylı (ölü) emek, bu girdilerin çoklu üretim dönemleri boyunca kullanıldıkları hızda kademeli olarak çıktıya aktarılır.
Emek-değer teorisine yönelik en iyi yaklaşımlar 1980’lerden bu yana Duménil (1980), Duménil ve Lévy (2000), Foley (1982, 2000, 2018), Foley ve Duménil
(2008), Mohun (1993), Laibman (2012), Mohun ve Veneziani (2018), Cogliano, Flaschel, Franke, Frohlich, ve Veneziani (2018) tarafından geliştirilmiş olup tek sistemli emek-değer teorisi olarak da bilinen Yeni Yorum’dan gelir. Yeni Yorum, emek-değer teorisiyle ilgili olarak şu iddialarda bulunuyor. Birincisi, tüm katma değer doğrudan canlı emek harcanmasından kaynaklanır. İkincisi, değerler soyut emek-zaman saatleriyle ölçülür ve fiyatlar da para birimleri ile ölçülür. Üçüncüsü, çıktının değeri, (ister işaretlenmiş geçmiş isterse dolaylı emek olsun) kullanılan emek dışı girdilerin ve harcanan doğrudan emek zamanın değerler toplamı tarafından belirlenir. Emek dışı girdiler kendi değerlerini çıktıya aktarırken, doğrudan canlı emek de yeni katma değer üretir. Çıktıların değeri, üretim araçlarından aktarılan değerler artı doğrudan emek tarafından yaratılan yeni katma değerin toplamıdır. Dördüncüsü, emek gücünün değeri, emek zaman eşdeğerine dönüştürülen katma değerin ücret payıdır. Beşincisi, emek zamanın parasal ifadesi (EZPİ) saat cinsinden soyut emek zaman ve para birimi cinsinden toplam net ürünün fiyatı arasındaki eşitliği ölçer. Toplam ürünün fiyatı, toplam (brüt) ürün eksi kullanılan ara girdilerin maliyetidir. EZPİ, emek saat başına para birimleri olarak tanımlanır ve net ürünün toplam nominal fiyatının üretim faaliyetleri içinde harcanan toplam doğrudan emek zamana oranı olarak hesaplanır. Üretici olmayan faaliyetler (finans, ticaret ve emlakçılık gibi) yeni katma değer yaratmaz. Para birimi başına emek saat olarak tanımlanan EZPİ’nin tersi, paranın değeri olarak adlandırılır. Bu şekilde, fiyat olarak ölçülen kâr oranı, emek değerler içinde ölçülen kâr oranına karşılık gelir. Değer cinsinden sömürü oranı da fiyat cinsinden sömürü oranına karşılık gelir. Net ürünün fiyatı, toplam katma değerin parasal ifadesine ve toplam kâr da toplam artık değerin parasal ifadesine eşittir. Artık değer (karşılığı ödenmemiş emek zamana karşılık gelen değer), toplam kârların kaynağıdır. Dolayısıyla, sömürü oranı, artık değerin emek gücünün değerine bölünmesiyle ya da aynı şekilde, karşılığı ödenmemiş emek zamanın karşılığı ödenmiş emek zamana oranıyla ölçülür.
Mikro-ekonomik seviyede, piyasa fiyatlarının emek değerleriyle orantısal olması beklenmez. Bireysel fiyatların bireysel değerlerden herhangi bir şekilde ayrılması toplam seviyede yalnızca iki kısıtlamaya tabidir: Fiyat açısından toplam kârlar, parasal ifadesine dönüştürülen emek saatlerdeki toplam artık değere karşılık gelir; ve fiyat açısından toplam net ürün, kendisi de üretken faaliyetlere harcanan toplam canlı emeğe eşit olan parasal ifadesine dönüştürülen çalışma saatlerindeki toplam katma değere karşılık gelir. Fiyat sistemi, oldukça karmaşık şekillerde olmakla birlikte, asıl olarak üretimde yaratılan değeri basitçe yeniden dağıtır. Üretim alanının dışından kaynaklanan bir değer yoktur.
Ancak, dijital ekonominin yükselişi kapitalizm için yeni bir durum ortaya çıkarmaktadır. Mevcut teknolojimiz, bazı metaların yoğun bilgisayar, robot ve enerji kullanımıyla fakat herhangi bir doğrudan (canlı) emek olmaksızın sanal olarak yeniden üretimine olanak sağlıyor. Başlangıçta altyapının kurulması için kısmi emek kullanılabilir fakat metanın üretimini devam ettirmek için hiç canlı emek gerekmez. Bu yeni yapılanma, yüksek emek dışı girdi kullanımıyla fakat hiç (ya da çok az) doğrudan emek kullanımı olmaksızın üretilen metaların çıktıya üretim araçlarından yavaş yavaş değer aktaracağı fakat doğrudan yeni katma değer yaratmayacağı anlamını taşıyor. Dijital metalar bu sürecin en iyi örneğidir, çünkü bunlar neredeyse hiç doğrudan emek girdisi olmaksızın bilgisayarlar ve otomatik üretim aracılığıyla üretilir. Kullanım değeri olan yeni metalar arz edilir, ancak katma değerde buna karşılık gelen bir artış yoktur ve dolayısıyla yeni servet ortaya çıkmaz. Makineler, robotlar ve bilgisayarlar tarafından tamamen yeniden üretilebilen bir dijital meta arzı miktar bazından net ürün artışı sağlayacaktır, öyle ki toplam kullanım değerleri arzı artacaktır, ancak ekonominin net çıktı değerini doğrudan artırmayacaktır.
Yine de, tam otomatikleştirilmiş meta, bir başka üretim sürecine üretim aracı olarak dâhil edilirse başka bir yerde emeğin üretkenliğini artırabilir. Tam otomatikleştirilmiş meta doğrudan yeni katma değer üretmese de, bir başka üretken faaliyet içindeki doğrudan (canlı) emeğin üretkenliğini arttırarak bunu dolaylı olarak gerçekleştirebilir. Ancak, (doğrudan yeni katma değer üretmeyen) tam otomatikleştirilmiş metanın üretilmeye devam etmesi için bir kâr elde edilmesi gerektiğinden, elde edilen bu kâr, aslında, dünya ekonomisinin toplam katma değer havuzundan bir katma değer aktarımı olacaktır. Tam otomatikleştirilmiş metanın fiyatının kendi bireysel değerinin çok üstünde olduğu piyasa fiyatı mekanizması araçlığıyla gerçekleşen kâr aktarımı da böylece diğer katma değer üreten (yani üretken) faaliyetlerden katma değer çekecektir.
Bu teorik tartışma bir örnekle açılabilir. Google’ın, daha sonra başka şirketler tarafından bir üretim aracı olarak kullanılan belirli bir cihazın yeniden üretimini tam olarak otomatikleştirebildiğini kabul edelim. Google’ın cihazı doğrudan emek olmaksızın yeniden üretilebilmesi, ekonominin miktar cinsinden net çıktısını artırır, ancak cihaz değere sahip olup artı değere sahip olmadığından, ekonominin net çıktı değerini doğrudan artırmaz. Ekonominin toplam brüt değeri artar, fakat çıktı değeri artmaz. Başka şirketler tarafından bir üretim aracı olarak kullanılırsa, Google’ın cihazı, bu başka şirketlerde çalışan işçilerin emek üretkenliğini büyük oranda artırabilir. Böylece, Google’ın cihazı doğrudan yeni katma değer yaratmamış, ancak başka bir yerdeki emek üretkenliğini artırarak ekonomideki katma değeri dolaylı olarak artırmıştır. Google’ın, cihazın yeniden üretimindeki kârları bu durumda bu cihazı satın alan ve onu üretken şekilde kullanan şirketlerden katma değer aktarımlarını temsil eder. Bu aktarımlar, dünya ekonomisindeki küresel katma değer havuzundan çekilip yeniden dağıtılan katma değerden ibarettir.
Eğer metayı yeniden üretecek yeni canlı emek yoksa, yeni katma değer olamaz. Biz, Bitcoin’in de benzer bir şekilde işlediğini, çünkü yoğun bilgisayar gücü ve elektrik kullanımı gerektirmekle birlikte doğrudan emek girdisi gerektirmeyen (ya da bunun göz ardı edilebilir olduğu) bir dijital meta olduğunu savunuyoruz: Bitcoin para olmaktan çok, kendi yaratımı yeni katma değer ortaya çıkarmayan bir dijital metadır. Bitcoin madenciliği ve blok zincir ağlarındaki karmaşık işlem doğrulamaları gerçekte emek dışı girdilerden (altyapı, enerji ve bilgisayar gücü) değer aktarır, ancak üretim süreci içinde yeni katma değer yaratmaz. Bitcoin madenciliği ve blok zincir doğrulama işlemi bu nedenle küresel ekonominin toplam katma değerini artırmaz; çünkü bunu yapabilmesinin tek yolu sosyal olarak gerekli doğrudan (canlı) emeğin harcanmasıdır.
Ayrıca, Bitcoin paradan ziyade bir meta olduğundan, kendi yaratıcısına herhangi bir yükümlülük getirmeden bir dijital varlık olarak biriktirilebilir ve depolanabilir. Yeni Bitcoin’lerin üretimi, merkez bankaları ve ticari bankalar tarafından para emisyonunda olduğu gibi bir yükümlülük getirmez. Para ya da finansal enstrümanlar (örneğin, tahviller, bonolar, türev ürünler ve banka kredileri) ihraç edildiği anda kendisini ihraç edene, kendisine karşılık gelen bir yükümlülük verir. Fakat Bitcoin madenciliği blok zincir üzerindeki herhangi bir kimseye herhangi bir yükümlülük vermiyor. Dijital devamlılığı sayesinde, Bitcoin daha sonra bir dijital varlık olarak biriktirilebiliyor ve kendi kullanım değerlerine göre alınıp satılabiliyor. Ve Bitcoin’in birden fazla kullanım değeri vardır, çünkü uluslararası sınırlar arasında transfer ödemeleri, çevrimiçi işlemler, spekülasyon, vergiden kaçınma, servet gizleme, fidye yazılımı ödemeleri ve Bitcoin cinsinden ödeme yapılabilen işlemler için yüksek talep görmektedir.
Özetle, Bitcoin’in kendisine karşılık gelen herhangi bir yükümlülüğü olmaksızın bir dijital para olarak ortaya çıkmasına izin veren şey, onun gerçekte para olmayıp bir meta olan doğasıdır. Ancak, Bitcoin gibi yeni dijital varlıkların ve başka yalancı kripto para birimlerinin tedariki, gerçekte sadece halihazırda var olan serveti yeniden dağıttığında, yeni bir servet ortaya çıkardığı yanılgısını yaratır.
Bitcoin kârlarının kaynağını iki aşamaya ayırmak mümkündür. Sektör bileşeni arasında olarak adlandırdığımız birinci aşamada, Bitcoin sektörü kendi kârlarını ve sermaye artışını iki kaynaktan çeker. Katma değer akışları bağlamında, Bitcoin sektörü kendi kârını küresel katma değer havuzundan çekiyor. Sermaye artışları bağlamındaysa, Bitcoin sektörü mevcut servet stoklarını küresel akışkan varlıklar havuzundan çeker. Bu ilk aşama böylece küresel ekonomiden Bitcoin sektörüne katma değer akışlarının ve ayrıca servet stoklarının aktarımını temsil eder ve bunların her ikisi de dolar gibi bir temel para birimine karşı Bitcoin’in fiyat artışına katkıda bulunur.
Sektör bileşeni içinde olarak adlandırdığımız ikinci aşamadaysa, Bitcoin sektörünün içine çekilen toplam kâr daha sonra Bitcoin madencileri ve tacirleri arasında yeniden dağıtılıyor. Madenciler arasında bilgisayar gücü daha yüksek olanlar madencilik kârlarının büyük kısmını alır, çünkü Bitcoin yazılımları en kısa zaman dilimi içinde yeni işlem bloklarını doğrulayıp yayınlayan ağları ödüllendirir. Alım satımcılar arasında, ucuza alıp pahalıya satacak kadar şanslı olanlar ticaret kârlarını da alır. Her iki durumda da ne madencilik ne de ticaret yeni katma değer ya da yeni servet yaratmıyor.
Toplamda, Bitcoin kârlarının kaynağı, ilk olarak katma değerin sektörler arasındaki aktarımı ve akışkan servet stoklarıdır; ve ikinci olarak da bu aktarımların sektör içinde en verimli madenciler ile tüccarlar arasında yeniden dağıtımıdır. Bitcoin kârları bu nedenle hem katma değer akışlarının hem de akışkan varlık stoklarının, bunlarda herhangi bir doğrudan net artış olmaksızın yeniden dağıtımını temsil etmiş oluyor.
Dijital metaların formel sunumu
Bitcoin madenciliğinin katma değer yaratmadığı iddiası, Birleşmiş Milletler’in Ulusal Hesaplar Sistemi (SNA) metodolojisini izleyen biri için kabul edilemez olacaktır, çünkü SNA, tüm piyasa faaliyetlerinin katma değer yarattığı şeklinde bir merkezi hipoteze dayanır (Rotta 2018). Bu bakış açısına göre, Bitcoin katma değer yaratıyor, ancak, Klasik Politik Ekonomi perspektifine göre de SNA’nın merkezi hipotezinde temel bir sorun var çünkü üretken ve üretken olmayan faaliyetler arasında doğru bir ayrım yapamıyor. Emek-değer teorisine göre, üretken faaliyetler yeni katma değer yaratan faaliyetlerken, üretken olmayan faaliyetler yeni katma değer yaratmaz ve bu, üretken olmayan faaliyetlere eklenen kârların ve gelirlerin üretken faaliyetlerden kaynaklı katma değerin yeniden dağıtımı olduğu anlamına gelir.
SNA’da, Bitcoin madenciliğindeki bir artış, piyasaya kendisine yönelik bir talep olan yeni bir mal ya da hizmetin sunulmasında olduğu gibi, GSH’yı hem nominal hem de gerçek anlamda artırır. Fakat emek-değer teorisinin hesap çerçevesinde, Bitcoin madenciliği canlı emek harcamasını artırmaz ve dolayısıyla ekonominin toplam katma değerini de artırmamış olur. Bitcoin madenciliği ve ticaret, halihazırda var olan katma değeri yeniden dağıtan üretken olmayan faaliyetler olarak kalır. Aşağıda, Bitcoin üretiminin nicel anlamda net çıktıyı artırırken katma değer anlamında bunu neden yapamadığını daha ayrıntılı olarak ele alacağız.
Diyelim ki dünya ekonomisi doğrusal bir girdi-çıktı modelinde n metalarının üretimi olarak özetlenebiliyor ve burada n x n matris, A birim çıktı, i birim başına girdi, j de kullanımını temsil eden aji girdi-çıktı katsayılarını kapsasın. İki sebepten dolayı, dünya ekonomisi üzerinde duruyoruz. Birincisi, Bitcoin herhangi bir uluslararası sınır tanımayan küresel bir dijital metadır. İkincisi, tüm küresel ekonomiyi tek bir yerel ekonomi olarak değerlendiriyor ve matris A’yı yerel ve ithal üretim unsurlarına ayırmaktan kaçınıyoruz.
Klasik Politik Ekonomi ve bilhassa Marksist teori perspektifinden, Bitcoin madenciliği katma değer üretmediği için üretken olmayan bir faaliyettir. Bitcoin madencileri olmaları zorunlu kılınmayan Bitcoin tüccarları fiyat spekülasyonu için Bitcoin alımında kullanılan kasa bakiyesi ve diğer akışkan varlıklar şeklinde daha önce biriktirilmiş pozitif stoklara zaten sahiptir. Madencilere ve dolayısıyla tüccarlara tahakkuk eden kârların, küresel ekonominin başka sektörlerinden çekilmiş katma değer olması gerekir. Ancak, bu Bitcoin kârlarının hem başka yerlerden katma değer aktarımlarını hem de Bitcoin olmayan sektörlerden Bitcoin sektörüne servet aktarımını temsil ettiğinin anlaşılması önemlidir. Bu Bitcoin kârları daha sonra madenciler ve tüccarlar arasında, Bitcoin sektörü içinde yeniden dağıtılır.
Kendi mevcut servetlerini ya da ödünç aldıkları parayı Bitcoin ticaretini speküle etmek için kullanan temsilciler, bir başkasından aldığını birine veren saf bir servet etkisi aracılığıyla Bitcoin fiyatını artırmaktadır. Ama yine toplamda herhangi bir servet artışı yaşanmaz. Bitcoin yeni katma değer ya da yeni servet yaratmadığından, üretimi ve ticareti toplam satın alma gücü bağlamında sıfır toplamlı bir oyundan ibarettir.
Dijital meta spekülasyonu ve bunun için yükselmekte olan talep de bu durumda piyasa fiyatını artırır ve Bitcoin yazılımına hâlihazırda entegre olan içkin teşvikin üstüne daha fazla bilgisayarın blok zinciri ağına katılmasını teşvik eder ki bu da çalışma ispatı ya da kısa süre sonra pay ispatı karşılığında, düğümlerin doğrulama ücretlerini toplamasına izin verir.
Dijital metalar: Mülkiyet ve kullanım
Modern bilgisayarların yarattığı teknolojik devrim ayrıca dijital ürünlerin, dijital metaların ve enformasyon metalarının yaygınlaşmasını da sağladı. Bu bölümde, bu kavramların anlamlarını ve içerimlerini açıklıyor ve Bitcoin ile blok zincir teknolojisinin dijital metaların hem mülkiyetini hem de kullanımını nasıl etkilediğini gösteriyoruz.
Şekil 1, bizim ürün ve meta taksonomimizi görselleştirerek hangi unsurların mülkiyet ve kullanım bağlamında rakip olabildiklerini göstermektedir. Mülkiyette rekabet, metaya kimin sahip olduğu bağlamında yasal ya da yasal olmayan kısıtlamalar olduğu anlamına gelir. Kullanımda rekabet, aynı anda ürünün bir birimini kimin kullanabileceği bağlamında fiziksel ya da fiziksel olmayan kısıtlamalar olduğu anlamına gelir.
Şekil 1: Ürünlerin ve metaların taksonomisi
Bilhassa Bitcoin, yeni bir olasılık sunmaktadır: Hem mülkiyet hem de kullanım açısından rekabetçi olmayabilecek fakat yasal olmayan yollarla hem kullanım hem de mülkiyet anlamında rekabetçi hale gelen dijital metaların varlığı. Burada önemli olan, bu rekabetin, üçüncü taraflarca tekel haklarının zorlanması olmaksızın yasal olmayan yollarla korunmasıdır. Bitcoin blok zinciri kimin herhangi bir anda aynı Bitcoin birimine sahip olabileceği ve kullanabileceği bağlamında sürekli olarak bu rekabeti korur ve bu erişimden mahrumiyet de devlet tarafından herhangi bir yasal müdahale olmaksızın gerçekleştirilir. İlkesel olarak, sıfır marjinal maliyetle sonsuz olarak yeniden üretilebilecek olan dijital varlıkların özel mülkiyetini etkili bir şekilde sağlayarak, blok zincir teknolojisi herhangi bir üçüncü tarafa ya da yasal aparata başvurmadan Bitcoin’lerin hem mülkiyetini hem de kullanımını kısıtlayabilir.
Biz, ister kâr amacıyla isterse kâr amacı gütmeden üretilmiş olsun, sadece bir bitler ve baytlar dizisi olarak var olan tüm insan emeği ürünlerini dijital ürün olarak tanımlıyoruz. Kâr için üretilen dijital ürünler olan dijital metalar, tüm dijital ürünleri kapsayan daha büyük bir grubun alt grubudur. Linux, LibreOffice, R, Python, Wikipedia ve Bitcoin yazılımının kendisi gibi bazı ücretsiz ve açık kaynak yazılımlar, insan emeğinin ürünleri olmakla birlikte sadece bit ve bayt dizileri şeklinde var olurlar ve bu nedenle de hepsi dijital ürünlerdir. Bunlar kesinlikle kâr için üretilmezler ve dijital metalar olarak sınıflandırılamazlar.
Bitcoin yazılımı ücretsizdir ve açık kaynaklıdır. Kâr için üretilmeyen bir dijital üründür (dolayısıyla dijital meta olamaz). Ancak Bitcoin’lerin kendileri dijital metalardır, çünkü kâr için üretilmiş dijital ürünlerdir. Dijital madenciler Bitcoin’leri kâr için üretir, ancak bunu kendisi kâr için üretilmemiş olan ücretsiz bir açık kaynak yazılımı kullanarak yaparlar. Bitcoin yazılımı yeniden üretilebilir ve yasal kısıtlamalar olmaksızın kullanılabilir. Hem kullanım hem de mülkiyet açısından rekabetçi olmayan bir dijital üründür. Diğer taraftan, Bitcoin birimleri hem kullanımları hem de mülkiyetleri açısından rekabetçidir. Şifrelenmiş özel anahtarlar, dijital cüzdanlar ve blok zincirlerin merkezsiz işlem doğrulaması hep birlikte Bitcoin’lerin onaylanmamış mülkiyetini, yeniden üretimini ve kullanımını önler.
Somut metalar alanında rekabet genellikle hem mülkiyet hem de kullanımla ilgilidir. Bir sandalye, bir bisiklet ve bir diş fırçasının belirli bir sahibi ve belirli bir anda tek bir kullanıcısı vardır. Birden fazla insanın tam olarak aynı anda aynı diş fırçasını kullanması, aynı sandalyeye oturması ya da aynı bisiklete binmesi fiziksel olarak mümkün olmaz. Ayrıca, bu somut metaların satın alınması, bunların mülkiyetinin de aktarıldığının ifadesidir. Bir bisikletin alıcısı, satın alınmış olan somut nesne üzerinde hem kullanım hem de mülkiyet hakkına, yasal olarak sahiptir.
Bilgi ve enformasyon gibi somut olmayan metalar alanındaki mallar ise sonsuz olarak yeniden üretilebilir, dolayısıyla kullanımları açısından rekabetçi değildirler. Ancak kâra dayalı üretiminin sağlanması için hem özel mülkiyetleri hem de özel kullanımlarına fikri mülkiyet hakları yüklenir. Geliştirilmesi yıllar alan ticari bir fikir ya da bir ilaç formülü bir kez yaratıldıktan sonra anında kopyalanabilir. Bu durumda patentler, telif hakları ve fikri tekel hakları kâr için yaratılmış olan bilginin ve enformasyonun yeni bir çaba gösterilmeden yeniden üretilmesini kısıtlar. Bu “yeni çerçeveler” müşterilerin metalaştırılmış bilgiyi kullanmalarını sağlarken, mülkiyetin de yaratıcının özel hakkı olarak kalmasını garanti eder. Bir çift kot pantolon satın alan kişi bunlara istediğini yapabilir: Yakabilir, giyebilir ya da şorta çevirebilir. Diğer taraftan, Microsoft Office gibi ticari bir yazılımın kullanıcısı aynı şeyi yapamaz. Metalaştırılmış bilgi, fikri mülkiyet hakları tarafından korunur ve satın alınması mülkiyet haklarını değil sadece kullanım haklarını verir. Tescilli bir yazılımın alıcısı, standart bir somut metada olduğu gibi, onun mülkiyetini değil, aslında ticari yazılımı kullanma lisansını satın almıştır.
Dijital ekonominin doğuşu, Teixeira ve Rotta (2012), Rotta (2018), Rotta ve Teixeira (2016, 2019) tarafından bilgi metaları ya da enformasyon metaları olarak adlandırılan metaların yaratımı ve yeniden üretimine izin vermiştir. Metalaştırılmış bilgi ve enformasyonun özelliği, bir kez üretildikten sonra yeniden üretilmesi için ne doğrudan ne de dolaylı emek zaman gerektiriyor olması ve bu nedenle sıfır değerli meta olmasıdır. Ancak sıfır değere (ya da sıfıra yakın değere) sahip olmasına rağmen metalaştırılmış olan enformasyon yüksek bir fiyat etiketine sahip olabilir ve yazılımlar, kimyasal formüller, filmler, müzik, bilimsel yayınlar, ürün ve süreç tasarımları gibi telifli fikri mülkler söz konusu olduğunda durum genellikle böyledir. Bu sıfır marjinal maliyeti olan ve dijital çağın “yeni çerçeveleri”, yani metalaştırılmış bilgiyi ücretsiz yeniden üretimden koruyan fikri mülkiyet hakları olmasaydı potansiyel olarak rakipsiz erişime sahip olacak olan diğer tüm bilgi türleri için de geçerlidir. Metalaştırılmış enformasyon durumunda, piyasa fiyatı ve onun sıfır değeri arasındaki fark, yine küresel ekonominin toplam katma değer havuzundan çekilen enformasyon kiralarını da ortaya çıkarır.
Kendi doğaları gereği, enformasyon metaları sıfır marjinal maliyet ya da sıfır yeniden üretim maliyetiyle sonsuz olarak yeniden üretilebilir. Bir kimyasal formülün keşfedilmesi uzun yıllar (ve çok fazla çalışma) alabilir fakat bir kez keşfedildikten sonra sınırsız miktarlarda, hiçbir maliyeti olmaksızın kopyalanabilir. Bir formülün kullanıldığı fiziksel ilacın yapımı emek zaman gerektirir fakat formülün kendisinin yeniden üretilmesi bunu gerektirmez. İlacın kendisinden ziyade formülün kendisi bir enformasyon metasıdır. İlaç, kendisine özgü üretim araçlarına ve gerekli olabilecek çok az canlı emekle aktarılan bir kısım değere sahiptir. Fakat kimyasal formülün kendisi, bir kez keşfedildikten sonra ister doğrudan isterse dolaylı olsun, neredeyse hiç emek zaman olmadan yeniden üretilebildiği için, sıfır değere sahip olur. Metalaştırılmış bilginin temel özelliklerinden biri, “kalıp” (ilk birim) için gerekli araştırmayı geliştirmenin büyük maliyetine rağmen, kalıbın kopyalarının göz ardı edilebilir maliyetle üretilebilmesidir. Bir yazılımın geliştirilmesi yıllar alabilir, ancak bir kez geliştirildikten sonra neredeyse hiç maliyet olmadan yeniden üretilebilir, böylece dijital korsanlık ve telif endüstrisi arasında temel bir gerilim kaynağı yaratır.
Ücretsiz açık kaynak kodlu bir ürün olmasına rağmen Bitcoin, Şekil 1’de göstermiş olduğumuz üzere, yeniden üretimi büyük bilgisayar gücü ve enerji harcamaları gerektirdiğinden, bir dijital meta olmakla birlikte sıfır değere sahip bir enformasyon metası değildir. Yine de Bitcoin, enformasyon metaları ile iki önemli özelliği paylaşır: Yapay olarak kısıtlanmış bir arz ve mülkiyet rekabeti.
Dijital metalar sadece kendi arzları yapay olarak kısıtlandığında meta olabilirler, aksi halde, üretiminden ve mülkiyetinden kâr elde edilemez. Örneğin, ücretsiz olarak edinilebilen bir yazılım, kâr için üretilemeyeceği için bir meta olamaz. Bitcoin’in arzı, üç kısıtlama getiren kendi yazılımı tarafından yapay olarak sınırlandırılmıştır: Birincisi, yazılım, toplam Bitcoin arzına katı bir üst sınır getirecek şekilde kodlanmıştır; ikincisi, yazılım, zaman içinde yeni Bitcoin’lerin çıkarılma hızını azaltır; üçüncüsü, yazılım, yeni madenciler blok zincirine girerken veya çıkarken yeni Bitcoin madenciliğinin zorluğunu içsel olarak ayarlar.
Bilgi metaları gibi Bitcoin de mülkiyet açısından rekabete dayanır. Fakat bilgi metaları, devletin fikri mülkiyet hakları gibi yasal bir aparata ihtiyaç duyarken, Bitcoin blok zinciri üçüncü taraf müdahalesi olmadan benzer bir sonuca ulaşır. Blok zincirinin bu temel özelliği böylece, blok zinciri aracılığıyla satılabilen ve nitelikli fikri tapular (NFT’ler), akıllı sözleşmeler ve Ethereum blok zincirinin büyümesinde olduğu gibi, özel mülkiyeti otomatik olarak ve güvenli şekilde blok zincirinin kendisi tarafından doğrulanan yeni dijital metalara olanak sağlar. Ethereum ağının gelişimi ve katlanarak büyümesi, blok zinciri teknolojisinin dijital varlık mülkiyetinin devlet müdahalesi olmadan otomatik olarak doğrulanması açısından sunduğu büyük potansiyelden kaynaklanmaktadır.
Bitcoin ve Ethereum blok zincirlerinin yarattığı dijital devrim, özellikle dijital alanda ve devlet yaptırımı olmaksızın özel mülkiyetin kurumsallaştırılmasıyla ilgili olarak, şimdi NFT’lerin, sanal varlıkların ve ayrıca sanal evrenlerin içinde sanal gayrimenkulün hızla yayılmasının yolunu açıyor. Özellikle NFT’ler iki bileşene sahip. NFT’nin ilk bileşeni, meme’lerden endüstriyel ekipmana kadar geniş bir dijital ve dijital olmayan varlık yelpazesi olabilen dayanak varlıktır. İkinci bileşen ise dayanak varlığın özgünlüğünü, biricikliğini ve mülkiyetini belirleyen blok zinciri üzerindeki kayıttır. NFT’nin dayanak varlığının değeri ve kaydın değeri, diğer herhangi bir dijital veya dijital olmayan metada olduğu gibi, bunları yeniden üretmek için toplumsal olarak gerekli olan doğrudan ve dolaylı emek süresi tarafından belirlenir. Ayrıca blok zincirindeki NFT kaydının değeri, bir Bitcoin değerine benzer: Blok zincirinin çalışmasını sağlayan emek dışı girdilerden (elektrik, bilgisayar gücü ve depolama) aktarılan değerdir. Bir Bitcoin birimiyle aynı şekilde, NFT kaydı da değere sahip olmakla birlikte artı değere sahip değildir. Sanal evrenler içinde de, burada depolanan sanal varlıklar Bitcoin ve NFT’lere benzer bir dijital doğaya sahip oldukları için benzer bir süreç gerçekleşir: Bunlar ya sıfır ya da ihmal edilebilir miktarda doğrudan emek gerektirirken, çevrimiçi tutulacak önemli miktarda emek dışı girdiye de ihtiyaç vardır.
Bir dijital meta para haline gelebilir mi?
Bir dijital meta, belirli koşullar altında para haline gelebilir. Ancak temel mesele paranın ne olduğunun anlaşılmasıdır. Bu bölümde, Klasik Politik Ekonominin emek-değer teorisine göre paranın ne olduğunu tanımlayacak ve ardından değerinden ya da katma değerli içeriğinden bağımsız olarak dijital bir metanın hangi koşullar altında para haline gelebileceğini göstereceğiz.
Paranın en yaygın kavramsallaştırmalarından biri, onu devlet tarafından oluşturulan bir hesap birimi olarak kabul etmektir (Keynes [1930] 2011, Davidson 1999, Wray 1998, Ingham 2004, Graeber 2012). Devletler piyasadan varlık satın alınabilecek parayı basar. Basılan para daha sonra ya merkez bankası ya da hazine için bir yükümlülük olarak kaydedilir. Seçilen hesap birimi keyfidir ve devletten piyasaya, yukarıdan aşağıya uygulanır. Yeni krediler verilmesi üzerine içsel olarak özel ticari bankalara da para yaratma izni verebilmekle birlikte, para basma konusunda nihai anayasal güç devletin elindedir.
Hesap biriminin isimlendirilmesi kesinlikle keyfidir ve devlet tarafından belirlenir. Ancak burada daha önemli bir soruya değinilmesi de gerekiyor: Hesap birimi gerçekte neyi temsil eder? Ya da şöyle sorabiliriz; para birimi neyi temsil eder? Tam olarak neyin bir doları ya da bir pound sterlinidir?
Klasik Politik Ekonomi ve emek-değer teorisi, ekonomideki tüm servetin üretilmesi için emek zaman gerektiği ve dolayısıyla paranın soyut emek zamanı temsil eden genel eşdeğer olduğu fikrini savunur. Para, soyut emek saatleri ve para birimleri arasındaki denkliği sentezler. Bilhassa Marx, paranın, özerk bir şey olarak somutlaşan emeğin (yani değerin) toplumsal karakteri olarak tanımlanabileceğini savunur. Para, özerk bir nesne olarak değerdir:
Paranın metaların karşısına özerk bir değer biçimi olarak çıkması ya da mübadele değerinin parada özerk bir biçim almasının gerekmesi, kapitalist üretimin temelidir. (Marx [1894] 1994, s. 648-649)
Fakat altın ve gümüş, diğer servet biçimlerinden nasıl ayırt edilir? Büyüklüğü ile edilmez, çünkü bu, onlarda somutlaşan emek miktarı tarafından belirlenir. Ama daha çok, servetin toplumsal karakterinin özerk düzenlemeleri ve ifadeleri olarak ayırt edilirler. Böylece, sahip olduğu bu toplumsal varoluş, toplumsal servetin gerçek unsurlarının dışında ve yanında bir şey, nesne veya meta olarak ötesinde bir şey olarak görünür […] Zenginliğin toplumsal biçimi, bir şey olarak servetin yanında var olur. (Marx [1894] 1994, s. 707-708)
Para, mübadele değerinin bağımsız varlığıdır. Niteliği açısından bakıldığında, soyut emeğin maddi temsili, soyut servetin maddi varlığıdır. Kapitalist üretim sürecinin amacı para aracılığıyla para kazanmak – genel biçimiyle serveti, para olarak ifade edilen bu emek olarak somutlaşmış sosyal emeğin miktarını artırmaktır. Var olan değerlerin sadece kasa defterindeki hesap parası olarak mı yoksa başka herhangi bir biçimde, değer markaları vb. biçimde mi görüneceği, başlangıçta önemsizdir. Para burada sadece bağımsız bir değer olarak ortaya çıkar. (Marx [1861-63] 1988, s. 99)
Emeğin toplumsal niteliği metanın parasal varlığı olarak ve böylece gerçek üretimin dışında bir şey olarak göründüğü sürece, parasal krizler, gerçek krizlerden bağımsız olarak ya da bunların bir şiddetlenmiş şekli olarak kaçınılmazdır. (Marx [1894] 1994, s. 649)
Para, dolaşımın dışında bağımsız olarak ortaya çıkan ve dolaşıma karşı duran bir şey olarak üçüncü niteliği dolayısıyla metal para olarak kendi özelliğini yadsımaya devam eder […] Para bu bakımdan, dolaşım aracının, bu bakımdan metal paranın yadsınmasıdır. Ancak, sürekli olarak metal paraya dönüştürülebileceğinden, olumsuz olarak, aynı zamanda bu sonrakini kendi görünümü olarak taşır. (Marx [1857-58] 1973, s. 226-228)
Marx için para, özerkleşmiş soyut servetin evrensel temsili haline geldiği nesnel bir gerçek soyutlama sürecinin sonucudur. Hesap birimi, sadece para, metaların evrensel bir özelliğinden (yani, insan emeğinin toplumsal niteliği olarak değerden) gelen nesnel soyutlamayı işletiyorsa ve daha sonra değerin soyut karakterinin kendisini bağımsız, özerk bir nesneye dönüştürüyorsa, soyut emek zamanını gerçekten temsil edebilir. Hesap biriminin (dolar, euro veya yuan) adlandırılması, modern devletin keyfi seçimidir, ancak hesap biriminin bir piyasa ekonomisinde gerçekte temsil ettiği şey hiçbir şekilde keyfi değildir.
Bununla birlikte, Bitcoin’in spekülatif bir dijital meta olarak rolü, onun para olarak sabitlenmesini engeller. Kendisine yönelik oynak talebin yarattığı istikrarsızlık aslında kendisinin potansiyel para olma rolünü baltalar. Ayrıca Bitcoin, paranın arzu edilen (i) istikrarlı değer deposu; (ii) verimli değişim aracı; (iii) işlemleri gerçekleştirmek için geniş çapta kabul görme işlevlerini de yerine getiremez. Konuyla ilgili literatür (Yermack 2015, Parana 2020,2021), Bitcoin’in diğer büyük para birimlerine karşı döviz kurunun üçüncü dünya para birimleriyle karşılaştırıldığında bile son derece oynak ve büyük iniş çıkışlara açık olması nedeniyle istikrarlı bir değer deposu olarak işlev göremediğini daha önce göstermiştir. Bitcoin verimli bir mübadele aracı da olamamıştır. Merkezsiz blok zinciri, ortalama olarak saniyede yalnızca 4,6 işlemi gerçekleştirebilir, bu da Visa’nın dünya çapında saniyede ortalama 1700 işlem ve gerektiğinde saniyede 56.000 işlem kapasitesinden çok daha düşük performanstır. Bitcoin ağı ayrıca bir yılda, İrlanda gibi bir ülkenin toplam enerji tüketimi kadar büyük miktarda elektrik tüketir; enerji açısından son derece verimsizdir ve muazzam bir karbon ayak izine sahiptir. Ayrıca, çok az sayıda işyerinin Bitcoin veya bu alandaki herhangi bir başka kripto para biriminde ödeme kabul etmesi dolayısıyla, işlemlerin gerçekleştirilmesinde yaygın olmanın da çok uzağındadır. Ve anonim özel anahtar teknolojisi nedeniyle, Bitcoin kara para aklama, servet gizleme, yasa dışı faaliyetlerin finansmanı ve fidye yazılım ödeme araçları için önemli bir araç haline geldi. Spekülatif rolü aslında potansiyel para rolünü baltalasa da, Bitcoin’in gerçek para olmayı başaramaması kumarda dünya trendi olmasını engelleyemedi. Bitcoin, 2008 mali krizinden bu yana aşırı likiditeyle dolu bir dünyada son derece spekülatif bir dijital varlık durumuna geldi ve art arda yaşanan niceliksel genişleme, negatif faiz oranları ve Covid-19 pandemisinden sonra oluşan aşırı gevşek para politikası ile bu durum daha da şiddetlendi.
Bitcoin’in kaderi, eğer ki daha fazla talep, potansiyel olarak soyut toplumsal servetin evrensel bir eşdeğer ve özerk bir temsili olabilme özelliğini baltalayan istikrarsız bir spekülatif süreci tetiklerse, dijital bir metanın gerçek para haline gelmesinin pek mümkün olmadığını gösteriyor. Bitcoin’in spekülatif bir dijital meta olarak kullanışlılığı, soyut emek zamanını istikrarlı bir biçimde temsil eden evrensel bir eşdeğer olarak kurulmasına engel gibi görünüyor. Bu bağlamda, dijital paranın bir merkez bankasından, güçlü bir teknoloji şirketinden veya aralarındaki bir tür işbirliğinden kaynaklanmasının daha olası olduğuna inanıyoruz.
Yine de, Bitcoin’in arkasındaki blok zinciri teknolojisi, birçok finansal faaliyetin ademi merkeziyetçiliğine ve otomatikleşmesine izin verdiği için, Bitcoin aslında kendisinden çok daha büyük, gerçek bir umut verici potansiyele sahip. Kendisi hayatta kalamasa bile, blok zinciri teknolojisi kalacak ve muhtemelen otomatikleşmiş, kendi kendini doğrulayan, kendi kendine yürütülen finansal sözleşmelerin temeli olacaktır. Blok zincirinin izin-siz ve güven-siz özelliklerinin, finans üzerinde; mp3, internet ve Napster’ın müzik üzerindeki etkisi ile aynı büyüklükte bir etkisi olacağını öngörmek zor olmakla birlikte mümkündür de.
Genel olarak dijital metalar üzerine nihai değerlendirme
Bu makalede, Bitcoin ve diğer benzer yalancı kripto para birimlerinin dijital para veya para birimi olarak değil, dijital metalar olarak tanımlanması gerektiğini göstermek için Klasik Politik Ekonominin emek-değer teorisini kullandık. Dijital bir meta, hem yararlı hem de kâr için üretilen, ancak elektronik bit ve bayt alanıyla sınırlı olan insan emeğinin bir ürünüdür. Dijital bir meta olarak doğası, Bitcoin ve diğer yalancı kripto para birimlerinin, orijinal üreticisine herhangi bir finansal yükümlülük getirmeden dijital varlıklar olarak üretilmesine ve biriktirilmesine izin verir.
Ayrıca, Bitcoin gibi dijital metaların üretiminin, yeni katma değer yaratılmasını gerektirmeden, emek dışı üretim araçlarından bir değer aktarımı anlamına geldiğini göstermek için emek-değer teorisinin Yeni Yorumunu da kullandık. Bitcoin madenciliği çoğunlukla bilgisayarlar tarafından, ihmal edilebilir miktarda doğrudan emek girdisi ile yapıldığından, buna tekabül eden bir katma değer yaratmaz. Bu şekilde, yeni Bitcoin’lerle ticaret ve bunların madenciliği sadece mevcut katma değeri ve serveti yeniden dağıtır. Bitcoin madenciliği yeni satın alma gücü yaratmaz, mevcut satın alma gücünü yeniden dağıtır. Sonuç olarak, mikro-ekonomik düzeyde birkaç kişiyi zengin ediyor gibi görünse de, Bitcoin makro-ekonomik düzeyde sıfır toplamlı bir oyun olarak kalır. Hiçbir ekleme yapmaksızın, var olan serveti yeniden dağıtır. Ancak Ulusal Hesaplar Sistemi (SNA), tüm pazarlanabilir faaliyetleri yanlış bir şekilde katma değer yaratıcısı şeklinde tanımlayarak ve dolayısıyla üretken ve üretken olmayan faaliyetler arasında doğru bir ayrım yapamayarak bu önemli özelliği gözden kaçırmıştır.
Bilgisayar devrimi ve internetin yaygın şekilde benimsenmesi, kapitalizmin, dijital ürünleri benzeri görülmemiş bir ölçekte metalaştırmasına izin verdi. Bitcoin ve blok zincir teknolojileri artık özel mülkiyeti dijital alanda ve devlet yaptırımı olmadan kurumsallaştırıyor. Dijital dünyadaki otomasyon ayrıca, yalnızca kriptolarda değil, aynı zamanda NFT’lerde, akıllı sözleşmelerde ve sanal evrenlerdeki sanal varlıklarda olduğu gibi, dijital metaların doğrudan canlı emek olmaksızın yeniden üretilmesine de izin veriyor. Bu nedenle argümanımız, doğrudan emek harcaması olmadan yeniden üretilebilen daha geniş dijital varlıklar alanına uzanır. Yeniden üretimlerinden elde edilen kârlar, küresel ekonominin başka yerlerindeki üretken faaliyetlerden kaynaklı katma değerin yeniden dağıtımından ibaret olur. Bir dijital meta, kesinlikle diğer üretken faaliyetlerde emek üretkenliğini artırabilir ve dolayısıyla toplam katma değeri dolaylı olarak artırabilmiş de olur. Ancak bir dijital meta, canlı emek harcaması gerektirmediği sürece, doğrudan yeni katma değer yaratmayacaktır ve bu nedenle, yeniden üretilmesinden elde edilen herhangi bir kâr, mevcut katma değerin yeniden dağıtımından ibaret olacaktır.
Aydınlatma beyanı:
Yazar(lar) tarafından herhangi bir çıkar çatışması durumu bildirilmemiştir.
Çevirenler: Erdoğan Boz ve Levent Özyıldırım
Kaynakça
Abbatemarco, N., De Rossi, L. ve Salviotti, G., 2018. An econometric model to estimate the value of a cryptocurrency network. The Bitcoin case. Association for Information Systems Electronic Library, Research Paper 164: https://aisel.aisnet.org/ecis2018_rp/164
Abramova, M., Dubova, S. ve Krivoruchko, S., 2020. Marxism and digital money as a new reality of social and economic system. In:
M. L. Alpidovskaya ve E. G. Popkova, eds. Marx and modernitiy: a political and economic analysis of social systems management. Charlotte, NC: Information Age Publishing Inc., 411-21.
Aglietta, M., 2018. Money: 5000 years of debt and power. Brooklyn, NY: Verso.
Baldan, C. ve Zen, F., 2020. The bitcoin as a virtual commodity: empirical evidence and implications. Frontiers in artificial intelligence, 3, 1 -13. Article 21.
Barber, A., 2015. Bitcoin and the philosophy of money: evaluating the commodity status of digital currencies. Spectra, 4 (2): https:// spectrajournal.org/articles/66/#
Baur, D.G., Hong, K. ve Lee, A.D., 2018. Bitcoin: medium of exchange or speculative assets? Journal of international financial markets, institutions and money, 54,177-89.
Bjerg, O., 2016. How is bitcoin money? Theory, culture & society, 33 (1), 53-72.
Bonilla, C.M., 2020. ^Otro Dinero es Posible? Conexiones entre la Mercancia Dineraria dentro de la Teoria del Valor-Trabajo de Das Kapital, el Bitcoin y la Descentralizacion de la Economia. Teknokultura, revista de cultura digital y movimientos sociales, 17 (2), 141-8.
Cogliano, J.F., et al., 2018. Value, competition and exploitation: Marx’s legacy revisited. Northampton: Edward Elgar. Davidson, P., 1999. The nature of money. In: L. Davidson, ed. Uncertainty, international money, employment and theory: the collected writings of Paul Davidson. London: Macmillan, 169-78.
Dodd, N., 2018. The social life of bitcoin. Theory, culture & society,
35 (3), 35-56.
Duménil, G., 1980. De la valeur aux prix de production. Paris: Economica.
Duménil, G. ve Lévy, D., 2000. The conservation of value: a rejoinder to Alan Freeman. Review of radical political economics, 32 (1), 119-46.
Eichengreen, B. 2019. From commodity to Fiat and now to Crypto: what does history tell us? NBER Working Paper w25426. National Bureau of Economic Research.
Foley, D., 1982. The value of money, the value of labor power, and the Marxian transformation problem. Review of radical political economics, 14 (2), 37-47.
Foley, D., 2000. Recent developments in the labor theory of value.
Review of radical political economics, 32 (1), 1 -39.
Foley, D., 2018. The new interpretation after 35 years. Review of radical political economics, 50 (3), 559-68.
Foley, D. ve Dumenil, G., 2008. Marxian transformation problem. In: P. Macmillan , ed. The new Palgrave dictionary of economics. London: Palgrave Macmillan. https://doi.org/10.1057/978-1349-95121-5_2082-1
Golumbia, D., 2016. The politics of bitcoin: software as right-wing extremism. Minneapolis: University of Minnesota Press. Graeber, D., 2012. Debt: the first 5000 years. New York: Penguin.
Graf, K., 2014. Commodity, scarcity, and monetary value theory in light of bitcoin. Prices & markets, 3 (3), 1-24.
Gronwald, M., 2019. Is bitcoin a commodity? On price jumps, demand shocks, and certainty of supply. Journal of international money and finance, 97, 86-92.
Hayek, F.A., 1976. Choice in currency: a way to stop inflation. London: Institute of Economic Affairs.
Hayes, A., 2017. Cryptocurrency value formation: an empirical study leading to a cost of production model for valuing bitcoin. Telematics and informatics, 34 (7), 1308-21.
Hayes, A., 2018. Bitcoin price and its marginal cost of production: support for a fundamental value. Applied economics letters, 26 (7), 554-60.
Hayes, A., 2019. The socio-technological lives of bitcoin. Theory,
culture & society, 36 (4), 49-72.
Hayes, A., 2021. World monies or money-worlds: a new perspective on cryptocurrencies and their moneyness. Finance and society, 7 (2), 130-9.
Ingham, G., 2004. The nature of money. Cambridge: Polity Press.
Karlstrøm, H., 2014. Do libertarians dream of electric coins? The material embeddedness of bitcoin. Distinktion: Scandinavian journal of social theory, 15 (1), 23-36.
Keynes, J.M., [1930] 2011. A treatise on money. Eastford: Martino.
Kostakis, V. ve Giotitsas, C., 2014. The (a)political economy of bitcoin. TripleC: communication, capitalism & critique, 12, 431-40.
Laibman, D., 2012. Political economy after economics. London: Routledge.
Marx, K., [1857-58] 1973. Grundrisse: foundations of the critique of political economy. London: Penguin Books.
Marx, K., [1861-63] 1988. Marx and Engels collected works, vol. 30: 1861-63 economic manuscripts. New York: International Publishers.
Marx, K., [1894] 1994. Capital: volume III. London: Penguin Books.
Maurer, B., Nelms, T.C. ve Swartz, L., 2013. When perhaps the real problem is money itself! The practical materiality of bitcoin.
Social Semiotics, 23 (2), 261-77.
Mohun, S., 1993. A note on Steedman’s joint production and the new solution to the transformation problem. Indian economic review, 28 (2), 241-6.
Mohun, S. ve Veneziani, R., 2018. Value, price, and exploitation: the logic of the transformation problem. In: Roberto Veneziani ve Luca Zamparelli, eds. Analytical political economy. Hoboken: Wiley-Blackwell, 269-306.
Nakatani, P. ve Mello, G.M.C., 2019. Crypto-currencies: from the fetishism of Gold to Hayek Gold. In: G. Mello ve M. Sabadini, eds. Financial speculation and fictitious profits: a Marxist analysis. London: Palgrave Macmillan, 63-85.
Nelms, T.C., et al., 2018. Social payments: innovation, trust, bitcoin, and the sharing economy. Theory, culture & society, 35, 13-33.
Parana, E., 2020. Bitcoin: a Utopia tecnocratica do dinheiro apolitico [Bitcoin: the technochractic Utopia of apolitical money]. Sao Paulo: Autonomia Literaria. Forthcoming English translation: Money and Social Power: A Study on Bitcoin. Leiden, Boston: Brill.
Parana, E. 2021. The political economy of bitcoin. Current affairs lecture, University of Groningen. Working paper. Available from: https://edemilsonparanainfo.files.wordpress.com/2021/03/
the-political-economy-of-bitcoin-lecture. pdf
Rotta, T.N., 2018. Unproductive accumulation in the United States: a new analytical framework. Cambridge journal of economics, 42 (5), 1367-92.
Rotta, T.N. ve Teixeira, R.A., 2016. The autonomisation of abstract wealth: new insights on the labour theory of value. Cambridge journal of economics, 40 (4), 1185-201.
Rotta, T.N. ve Teixeira, R.A., 2019. The commodification of knowledge and information. In: M. Vidal, etal, ed. The Oxford handbook of Karl Marx. New York: Oxford University Press, 79-399.
Swartz, L., 2018. What was bitcoin, what will it be? The techno-economic imaginaries of a new money technology. Cultural studies, 32 (4), 623-50.
Tamer, M., 2019. As criptomoedas como mercadoria-equivalente especifica. Revista da procuradoria-geral do banco central, 12 (2), 110-21. Available from: https://revistapgbc.bcb.gov.br/index. php/revista/article/view/961
Teixeira, R.A. ve Rotta, T.N., 2012. Valueless
knowledge-commodities and financialization: productive and financial dimensions of capital autonomization. Review of radical political economics, 44 (4), 448-67.
Tymoigne, E. 2013. The fair price of a bitcoin is zero. New economic perspectives. Available from: http:// neweconomicperspectives. org/2013/12/fair-price-Bitcoin-zero.html
Varoufakis, Y. 2013. Bitcoin and the dangerous fantasy of ‘apolitical’ money: https://www.yanisvaroufakis.eu/2013/04/22/bitco-in-and-the-dangerous-fantasy-of-apolitical-money
Von Mises, L., [1912] 1981. The theory of money and credit. Indianapolis: Liberty Fund.
Wang, G., 2019. Marx’s monetary theory and its practical value.
China political economy, 2 (2), 182-200.
White, R.S., et al., 2020. Is bitcoin a currency, a technology-based product, or something else? Technological forecasting and social change, 151, 1-13, 119877. https://doi.org/10.1016/j.techfore.2019.119877
Wray, L.R., 1998. Understanding modern money. Cheltenham: Edward Elgar.
Yermack, D., 2015. Is bitcoin a real currency? An economic appraisal. In: D. L. K. Chuen, ed. Handbook of digital currency. San Diego: Academic Press, 31-43.