Ozan Ekin Gökşin
Yokistan Tasarısı, İlhan Mimaroğlu, Ekim 1997, Pan Yayıncılık
İlhan Mimaroğlu, elektronik müziğin öncülerinden, alanında tanınmış bir bestekâr ve prodüktör. Müzik Tarihi ve Elektronik Müzik kitaplarının yanı sıra müzik eleştirileri ve anılarını barındıran birçok kitap yazmış bir isim. Yokistan Tasarısı, konu itibariyle diğer kitaplarından ayrı bir yerde. Zira Mimaroğlu bu küçük kitabı şöyle ifade ediyor: “Elektronik, enstrümantal ve vokal kompozisyonlarım dışında çok sayıda kitap yazdım. Hiçbir şey yapmamış olsam bile, Yokistan Tasarısı isimli broşürümü yazarak varlığımı haklı çıkarmış sayılırım.”
Mimaroğlu’na göre Yokistan, ütopya kelimesinin Türkçedeki karşılığı. Yokistan Tasarısı bir ütopya denemesi; daha doğrusu, Mimaroğlu’nun sunduğu ülkenin anayasası. Hayalindeki toplumun işleyişine yönelik, detaylarına girmeden kabaca kurallarını belirlediği bir kitapçık. Bu kitapçığın bir yazıya konu olmasının sebebi ise, Tony Cliff ’in Rusya’da Devlet Kapitalizmi kitabının yeniden raflara girdiği bu günlerde, adlı adınca devlet kapitalisti bir ütopyadan bahsediyor olması.
Mimaroğlu’na bu kitabı yazdıran motivasyon aşikar ki vahşi kapitalizm ve insanlar arasındaki gelir adaletsizliği. O yüzden ilk madde ekonomiye dair: “Ülkenin ekonomik dizgesi (sistem) komünist kapitalizmdir (…) kapitalizmin yalnız ve yalnız kamu yararına çalışan bir dizge olarak işleyebilmesi, temelde değilse de, olagelmiş kapitalizmin bazı özelliklerinde değişiklik yapılmasını gerektirir. Ülkenin tümünü kapsamış olarak işleyen ve kesimlerinin hepsini devletin yönettiği bu kapitalist dizge, bilinen kapitalizm gibi kâr gözetirse de edilen kâr kamu hizmetlerine, emekçi ücretlerine ve kârı artıracak yeni yatırımlara aktarılır.”
Berlin Duvarı’nın yıkıldığı, Doğu Bloku’nun çöktüğü, Sovyetler Birliği’nin tarih sahnesini terk ettiği yılların ardından yazılan bu eserde, ekonomik sisteme dair gelecek ilk eleştiri belli olduğu için Mimaroğlu’nun cevabı da hazırdır: “Bir devlet kapitalizminden bahsettiğimiz ortadadır. Bugüne değin devlet kapitalizmlerinin yürümemiş olması, bundan böyle de yürümeyeceğinin tanıtı değildir. (…) kapitalizmdeki şirketlerin birçoğu iyi yönetildikleri için başarı kazanıyorlarsa, buna karşı kötü yönetilenler (…) zarara giriyorsa, (…) az sayıdaki devlet kapitalizminin başarısızlığa uğraması, başarılı şirketlerin verdiği örneğin görmezlikten gelinmesine yol açmaz.”
Velhasıl Mimaroğlu’na göre komünizm, bilhassa kendilerini komünist olarak adlandıran ülkelerde bile hiç var olmamıştır. Komünizmin en önemli koşulu “tek ve eşit ücret” Yokistan’da olacaktır. Yokistan vatandaşlarının sahip olduğu kimlik kartı, aynı zamanda devletin varlığına sahip olan şirketin hissedârı olduğunu belgeler. Maaşlar bu hisselerin ettiği kârdan hissedarın payına düşendir. Komünizmle benzeşen yönler bu doğrultuda devam eder, Yokistan’da çalışanlar vergi vermez, işsizlik yoktur, emeklilik yoktur, mülkiyet ve aile yoktur ve dolayısıyla miras yoktur. Kişinin sahip olduğu kıymetli mallar öldükten sonra devlete kalır. Vatandaşlar sağlık için bir bedel ödemez, ulaşım ise ancak yaygın toplu taşıma araçları ile mümkündür. Özel araç yasaktır fakat yurttaşlar isterlerse bisiklet edinebilirler.
Mimaroğlu’nun komünizmle olmasa da reel sosyalizm örneği devlet kapitalisti ülkelerle benzer bakış açısına sahip olduğu bir durum da yönetime dairdir. Demokrasi vardır ama seçimler yoktur: “Seçimlerle gerçekleş[en] (…) bir demokrasiden uzak durulmuştur. Vatandaş sandık başına gidip seçim propagandalarıyla kendilerini abartan, çoğunlukla yeteneksiz kişilere oy vermek gibi yanıltıcı, oyalayıcı, giderek uyuşturucu bir oyundan kurtulmuş olduğunu bilir. Geleneksel kapitalizmdeki şirketlerde, yönetim kurullarının, şirket başkanlarının, şirket çalışanlarının oylarıyla seçilmeleri gibi bir yöntem yoktur. Olsaydı, çoğu şirket, yeteneksizlerin seçimle iş başına gelmeleri sonucu batardı. Önerdiğimiz ülke de bir şirket gibi işletildiğine göre, yöneticiler, çalışanların oylarıyla iş başına getirilmezler”. Vatandaşlar, seçim ve parlamento bulunmadığı için siyasi kampanyalar yerine dilekçeler ile sorunların çözümlerini bekler. Devlet bu konuda yükümlülüğe sahiptir. Mimaroğlu’na göre, yönetilenler aynı anda yönetenler olduğu için ayrıcalıkları yoktur. Herkesle aynı ücreti alırlar, hiyerarşide üst basamaklarda bulunmazlar.
Bu küçük kitapçıkta olabildiğince detaylardan kaçınılırken bazı konularda ancak bir distopyada bulunabilecek yasak ve kuralları ihtiva eder. Mesela, birlikte yaşamak isteyen çiftlerin ayrı ayrı ev bulundurma zorunluluğu: “Birlikte yaşama gözetilerek kiralanan dairelerin hem bir daireden öbürüne geçilmesini sağlayan, hem de ayrı kapıları vardır”. Elbette, kafa dinlemek fakat ayrılmak istemeyen çiftlerin kendi evleri olması iyi bir şeydir. Fakat bunun bir anayasa taslağı ile belirlenmesi epey lüks bir durum. Bir başka kural da spor müsabakalarının yasaklanmasına dair: “Yarışmasız bir ülkede; kaybedeni olmayan ve herkesin eşit olarak kazandığı bir ülkede; yarışmanın, kazanmanın ve kaybetmenin, yenmenin ve yenilmenin kaldırılması gerekmiştir. Böylece (…) sporun kişiyi hoyratlığa, kabalığa ve saldırganlığa sürükleyen etkisinden de korunulmuştur.” Ya da kumarhaneler hakkında ve pek de etik olmayan yasak: “Ülkedeki kumar salonları turizme bağlı bir başka önemli gelir kaynağıdır. Kumar salonlarında yalnız yabancılar özel kredi kartları kullanarak kumar oynayabilirler. Yurttaşlar kumar oynayamazlar. Kumar salonlarına girmeleri yasak değilse de kumar için kendi yerli kredi kartları kullanılamaz.” Fakat en korkuncu nüfus kontrolü ile ilgili olan kurallardır. Doğum devletin kontrolüne tabidir. Başvuru ile doğum sırasına girilir ve: “İzinsiz doğum yapmak ağır bir suç sayılır. Cezası, doğmuş ya da doğacak çocuğuyla birlikte, kadının yurtdışı edilmesidir.” Şayet çocuk ya da anne için bir sağlık sorunu oluşturmayacaksa doğum yapmak zorunludur, kürtaj yasaklanmıştır.
Mimaroğlu’nun eserinin ruhunu belirleyen, vahşi kapitalizme duyduğu öfke ve insanlığa olan inançsızlık. Bu yüzden bulduğu ara formülle, işi bilen bir seçkin grubuyla, geri kalanlara gıda, barınma, sağlık, eğitim ve ulaşım olanakları sunarak, insanlığa örnek bir modeli gerçekleştirebileceğine inanıyor. Devlet kapitalisti ülkelerin tek ülkede sosyalizm inancı gibi, Yokistan da, Mimaroğlu’nun önsözde belirttiği üzere, kapitalist bir dünyaya komşu olarak yaşam şansı bulabilir. Bir devrimle ya da parlamenter bir yolla olmayacağına göre, “belki birkaç kişi (…) havası suyu iyi bir yerde (…) toprak parçası satın alıp” bir koloni gibi kurulabilir.
Fakat bu devletin de yaşam süresi, diğer devlet kapitalisti ülkelerin akıbetinden farklı olmayacaktır. Kapitalizmi iyileştirmek, günümüz kapitalizminin yarattığı problemleri yasaklarla çözmeye çalışmak, siyaseti insan hayatından dışlamak, “ihtiyaçları” karşılanmış fakat tüm sosyal yaşamı katı kurallarla çevrelenmiş bir toplumsal düzen tesis etmek insanlarda ilgi dahi uyandırmayacaktır.