ABD seçimleri ve önümüzdeki dönem politik olasılıklar

F. Levent Şensever

Trump’ın, 2016 yılında sürpriz bir şekilde seçilmiş olmasını birçok yorumcu ve dünya kamuoyu, “demokratik değerlerin beşiği” olarak gördükleri ABD’de gerçekleşen bir sapma, talihsiz bir rastlantı olarak yorumlamıştı. Ardından başkanlık döneminde, kendisinden önce dengeleri gözeten ve ABD siyaset sahnesinde teamüllere uygun yürütülen politikaların çoğunu sarsan Trump, Amerikan rejiminin sınırlarını oldukça zorlayan adımlar atmıştı.

Dört yıllık iktidarının ardından oldukça çekişmeli geçen 2020 seçimlerini Joe Biden’ın kazanmasına rağmen, bu seçimlerde Trump’ın elde ettiği oyların sayısı ve dağılımı oldukça ürkütücüydü. Biden o seçimlerde, Amerikan tarihinin en yüksek oy oranını yakalayarak başkan seçilirken, Trump seçimleri kaybetmesine rağmen, adını tarihe Amerikan tarihinin en yüksek oy alan ikinci başkan adayı olarak yazdırmıştı.1

Trump’ın Amerikan siyasetine vurduğu damga, 2020 seçimlerindeki yenilgisiyle sönümlenmek yerine, aksine bir yandan Cumhuriyetçi Parti içindeki siyasi gücünü tahkim ederken, daha da önemlisi, aşırı sağ kesimler ve açık bir şekilde faşist olan irili ufaklı sağ hareketlerle de bağını güçlendirdi. Yenilgiye rağmen parti tabanında popülerliği arttı. Kendisine gözleri kapalı bağlı olan, çoğunluğu ırkçı ve beyazların üstünlüğü ideolojisine sıkı sıkıya sarılan seçmen tabanını harekete geçirme yeteneği sayesinde, Cumhuriyetçi Parti’yi kendi dünya görüşü doğrultusunda dönüştürmeyi başardı. Öyle ki, bazı yorumcular Trump’ın seçmen kitlesini harekete geçirme kabiliyetini de dikkate alarak, Mussolini ile arasındaki benzerliklere işaret eder oldu.

Trump gibi kendisinden önce de bazı ırkçı başkanlar söz konusu olmuş olsa da göçmenlere, siyahlara ve azınlıklara karşı Trump kadar böylesine açıktan ve küstahça düşmanlık besleyen ve ırkçılık yapanı olmadı.

Trump, tüm bu gerçeğe rağmen oyların yüzde 50’sini (76.429.164 oy) alarak, yüzde 48,4 oy oranına ulaşan Demokrat Parti adayı Kamala Harris’i yaklaşık 2,5 milyon oy farkla yenilgiye uğrattı.2 Bu verilere göre Trump oylarını, 2020 seçimlerine göre yaklaşık 2,5 milyon arttırdı. Bu olağanüstü artışa yakından göz atıldığında, Trump’ın 50 eyaletin her birinde ve Washington, D.C.’de dört yıl öncesine kıyasla daha yüksek oranda oy aldığı ve 40 eyalette ise 2020 seçimlerine oranla oylarını ciddi olarak artırdığını gösteriyor.3

Demokratlar açısından hezimet bununla da kalmadı; Cumhuriyetçi Parti, bu yazının yazıldığı tarihte henüz beş sandalye için sonuçlar açıklanmamış olsa da Kongre’de çoğunluğu şimdiden garantilemiş durumda. 100 senatörden oluşan Senato’da ise durum 6 senatör farkla (53-47) Cumhuriyetçilerin lehine sonuçlandı.4 Dolayısıyla Trump, önümüzdeki dört yıl boyunca başkanlığını Demokratların siyasi engelleme çabalarına pek takılmadan, rahat bir şekilde yürütebilecek gibi görünüyor.

Trump seçim kampanyasının temelini ırkçı ve milliyetçi iki vaat üzerine kurdu. Bir yandan seçmen kitlesine yönelik yalanlar ve komplo teorileri üzerine kurulu aşırı göçmen düşmanlığını pekiştirirken, öte yandan “Önce Amerika” sloganıyla, seçmen tabanının dünya görüşleriyle örtüşen bir milliyetçiliği öne çıkardı. Seçim kampanyasını bu iki konu üzerine inşa etmesinin ne kadar isabetli olduğunu Associated Press ajansının ulusal düzeyde seçmenler arasında yaptığı kamuoyu araştırması gösteriyor. Araştırmaya göre, 2020 seçimlerinde seçmenler arasında en önemli sorun olarak yüzde 41 oranıyla Covid-19 öne çıkarken, ikinci sırayı yüzde 28 oranla ekonomi alıyordu. Göçmenler meselesi ise oldukça gerilerden geliyordu. Buna karşın, 2024 seçimlerinde ekonomi yüzde 39 oranla başı çekerken, göçmenler yüzde 20 oranla ikinci sırayı aldı.5

Trump’ın uzun bir süre başa baş gittiği açıklanan kamuoyu araştırmalarına karşın başkanlık seçiminde Harris’i hezimete uğratması takdire şayan. Kazanmasının en önemli nedenlerinden biri, her ne kadar çok sayıda yalan söylemiş olsa da vaatlerinin birçoğunun sokaktaki insanların gerçek sorunlarına dokunmasıydı. Özellikle ekonomiyle ilgili vaatleri, Biden yönetiminin ekonomi politikalarının sonucu ezilen emekçi ve yoksul kesimler arasında karşılık buldu ve Biden yönetiminin politikalarından hayal kırıklığına uğrayan Demokrat Partili seçmenlerin bir kısmı da dahil olmak üzere, kemikleşmiş seçmen kitlesine geniş bir yelpazedeki farklı kesimleri de ekleyebildi. Harris şaşaalı salon toplantılarıyla yetinirken, Trump irili ufaklı kitle gösterileriyle seçmenleri arasında göz doldururken, öte yandan, vaatleri ve kamuoyuna açıkladığı politik görüşleriyle seçim kampanyaları boyunca gündemi belirledi. 

Partinin sol kanadının liderlerinden Senatör Bernie Sanders, Demokratların bu hezimetinin nedenini şu sözleriyle açıklıyor: “İşçi sınıfını terk eden bir Demokrat Parti’nin, işçi sınıfının da kendilerini terk ettiğini görmesi hiç de şaşırtıcı olmamalıdır. Önce beyaz işçi sınıfı, şimdi de Latin ve Siyah işçiler. Demokrat liderlik statükoyu savunurken, Amerikan halkı öfkeli ve değişim istiyor. Ve haklılar.”6 Sanders, partisine yönelik eleştirisini şöyle sürdürüyor: “Bugün, Amerikalıların çoğunluğunun güçlü muhalefetine rağmen, aşırılık yanlısı Netanyahu hükümetinin Filistin halkına karşı yürüttüğü ve kitlesel yetersiz beslenme ve binlerce çocuğun açlıktan ölmesi gibi korkunç bir insani felakete yol açan topyekûn savaşı finanse etmek için milyarlar harcamaya devam ediyoruz.”

Demokrat Parti’nin sol kanadının liderlerinden bir başka isim, Kongre temsilcisi Alexandria Ocasio-Cortez, seçmenlerine niye hem kendisini hem de Trump’ı desteklediklerini sorduğu bir anket yaptı. Bu ankete gelen cevaplar, Demokratik Parti’nin tabanına nasıl yabancılaşmış olduğunun göstergesi niteliğinde. Seçmen tabanının düşüncelerini en iyi şekilde yansıtan cevaplardan ikisi şöyle:

“Ben Trump’a ve sana oy verdim, soykırımcı Harris’e değil. Demokratların Bernie’ye ihtiyacı var!”

“[Trump] savaştan kötü bir şeymiş gibi bahsediyor. Demokratlar savaşı destekleyen parti haline geldi.”7

Trump’ı nasıl tanımlarsınız?

Trump, merkezi daha önce New York’ta olan holdingine ilişkin vergi kaçırmak, belgelerde sahtecilik, varlıklarını şişirerek bankalardan usulsüz kredi çekmek, birlikte olduğu bir seks emekçisine seçim kampanyası bütçesinden rüşvet vermek gibi, toplam 34 suçlamadan mahkûm olmuş bir suçlu. 8

Trump’ın seçim zaferi, Putin, Xi ve Modi gibi liderlerin iktidara gelmesiyle birlikte son yıllarda küresel düzeyde artan otoriter rejimlerin elini güçlendireceğini öngörebiliriz. Trump bu anlamda bazı siyaset yorumcuları tarafından kendisine yakıştırılan ‘Mahşerin Dört Atlısı’nın’ bir parçası olduğuna ilişkin ifadeler yanıltıcı olabilir.

Trump, kendisini uluslararası ticaret bağlamında ‘korumacı,’ siyasi bağlamda ise ‘popülist’ ve ‘milliyetçi’ olarak tanımlıyor. Birçok siyaset yorumcusu Trump’ı ‘otoriter’ olarak tanımlarken, 2016 seçimlerinin ardından başkan olarak icraatları, yine birçok yorumcu tarafından ‘Trumpizm’ olarak tanımlanmaya başlandı. 

Trumpizm temel olarak Trump’ın kişisel siyasi görüşleri ile seçmen tabanının dünya görüşlerini harmanlayan bir ideoloji anlamında kullanılıyor. Biraz daha açmak gerekirse, bu sağ-popülizm, milliyetçi-muhafazakarlık, neo-milliyetçilik ve otoriter dünya görüşlerinin bileşiminden oluşan bir terim. Bu ideolojik görüşler aynı zamanda birçok neo-faşist ögeyi de içeriyor. 

Öte yandan Trump’ın seçmen tabanı, Trump’ı kült bir figür olarak görüyor ve bu kesim Cumhuriyetçi Parti’nin en geniş seçmen kesimini oluşturuyor. Dolayısıyla Trump bu sayede bir yandan parti müessesinin bir önceki kuşak ‘elit’ liderliğini pasifize ederek Cumhuriyetçi Parti’yi kontrolü altına alırken, aynı zamanda partiyi kendi ideolojisi doğrultusunda şekillendirebiliyor.

Trumpist söylem, göçmen karşıtı, yabancı düşmanı, azınlık gruplarına yönelik ırkçı saldırıları içeriyor. Kapsadığı unsurlar arasında komplo teorilerine inanan, Hristiyan milliyetçisi, Evanjelik Hristiyan, anti-feminist ve LGBTİ+ karşıtı görüş ve inançlardan gruplar yer alıyor.

Trump’ın seçilmesi ne anlama geliyor?

Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor: Trump’ın önümüzdeki dönem iktidarı ne 2016 yılında seçildiği Trump dönemi gibi, ne de 2020 yılında Biden karşısında kaybettiği günden 5 Kasım seçimlerine kadarki dönemdeki gibi olacak. Trump, 2020 seçimlerinde seçimi kaybetmiş olmasına rağmen, Cumhuriyetçi Parti içindeki hakimiyetini daha da güçlendirerek çıktı. Son seçimlerden sonra ise partiye tamamen hâkim konuma geldi. 

Öte yandan, 2020’de seçim kampanyaları ile başlayan süreçle birlikte Amerikan toplumunun artan oranda siyasi kutuplaşması, Trump’ın bu seçimlerdeki kampanya süreçlerinde doruk noktasına ulaştı. Bu siyasal kutuplaşmanın, Trump’ın iktidarı döneminde daha da derinleşmesi kaçınılmaz gibi görünüyor.

Bu saptamalar doğrultusunda önümüzdeki döneme ilişkin olası gelişmelere göz attığımızda, Trump’ın iktidarı döneminde gerek ulusal düzeyde gerekse uluslararası düzen açısından ciddi sarsıntılara yol açacak değişiklerin söz konusu olacağı sonucuna varmak yanlış olmayacak.

Hatta bazı siyaset yorumcuları, bu konuda bir adım daha ileri giderek, bundan sonra dünyanın Trump öncesi ve sonrası olarak iki döneme ayrılacağı görüşünde.

Trump’ın seçilmesi bazı kesimlerde şaşkınlık ve hayal kırıklığı yarattı, ama özellikle büyük sermaye sahipleri, fosil yakıt, petrol ve teknoloji şirketlerinin önde gelenleri arsında büyük bir memnuniyetle karşılandı.

İngiltere merkezli Economist dergisi seçim haftasındaki kapağına “Trump’ın Dünyasına Hoş Geldiniz” başlığı atmıştı. Bu başlık, Trump’ın yeni dönemde uygulayacağı olası politikaların sarsıcı niteliğine bir gönderme olmasının yanı sıra, petrol, teknoloji ve silah şirketleri gibi büyük kapitalist işletmelerin karlarını artırmasına yol açacak bir iklim yaratacak olmasına da işaret eder nitelikte.

Nitekim, Trump’ın seçilmesinin ardından New York borsası haftayı yükselişle kapattı. Amerikan elektrikli otomotiv devi Tesla’nın değeri 1 trilyon doları aştı. Trump’ın seçim kampanyasına büyük destek veren X Platformu, Tesla ve SpaceX gibi şirketlerin sahibi ve yöneticisi Elon Musk’ın serveti 300 milyar doları aştı. 

Trump, seçim kampanyası boyunca Amerikan kapitalistleri ve muhafazakâr kesimlerin beklentilerine yönelik birçok vaatte bulundu. Kapitalist kurumlara yönelik vergileri düşüreceğini söyledi, iç piyasayı güçlendirmek üzere korumacılık politikaları doğrultusunda, tüm ithal ürünlerinde gümrük vergilerini yüzde 10-20, Çin’den yapılan ithalatta ise yüzde 60’a yükselteceği vaadinde bulundu.

Bu adımların küresel düzeyde halihazırda sürdürülen ticaret savaşlarının şiddetlenmesine yol açması kaçınılmaz olacak. Nitekim Avrupa Birliği yetkileri daha seçim kampanyaları sırasında endişelenmeye başlamıştı. Trump’ın olası adımlarının, hâlihazırda ekonomik sıkıntılar yaşayan Almanya gibi AB ülkelerini resesyona sürüklemesinden endişe ediliyor.

Sonuç olarak, Amerikan seçimlerinden zaferle çıkan Trump’ın yanı sıra, zafer kazanan bir diğer kesimin de Amerikan kapitalizmi ve milyarderleri olduğunu söylemek yanıltıcı olmayacak. Trump ve kabinesi 20 Ocak’ta işbaşı yapacak olsa da kabineye atanacak olan isimlerin büyük bir kısmı şimdiden netleşti. Yaklaşık 5,6 miyar dolarlık servetiyle ABD tarihinin en zengin başkanı konumunda olan Trump, yeni dönemde işbaşı yapacak olan yönetime büyük oranda milyarder isimler atıyor. Bu yazının yazıldığı tarihte, Trump’ın kabinesinde yer alması netleşen isimlerin servetlerinin toplamının en az 360 milyar dolar civarında olacağı hesaplanıyor. Söz konusu servetlerin toplamı, dünya genelinde 169 ülkenin milli gelirinin üstünde bir miktar.9

Obama’nın iktidarı döneminde kabinede yer alan milyarderlerin toplam servetinin 2,8 milyar, Trump’ın 2016’daki iktidarı döneminde 6,2 milyar ve Biden döneminde ise 118 milyon dolar düzeyinde olduğu göz önünde bulundurulduğunda, bu atamaların Amerikan tarihinde sermayenin temsili açısından benzeri olmayan yeni bir döneme işaret ettiğini söylemek abartı olmaz.

Trump, ABD rejimini kökten değiştirecek

Trump’ın 2016 seçimlerinin ardından iktidarı sırasında ABD adalet sistemine müdahalesi, sistemi kökünden değiştirecek boyutlarda oldu. Görevde kaldığı süre içinde atadığı sağcı yargıçlar, Cumhuriyetçilerin ABD hukuk sistemi içindeki ağırlığını önemli ölçüde artırdı. Özellikle de Federal Yüksek Mahkeme’ye müdahalesi kritik bir öneme sahip oldu. Trump’ın bu atamalarının ardından Yüksek Mahkeme’de dengeler muhafazakârlar lehine 6’ya karşı 3 olarak değişti. Bu durum, diğer birçok örneğin yanı sıra özellikle mahkemenin kürtajın yasal olarak önemli ölçüde kısıtlanması konusunda aldığı kararla da kanıtlandı. Yüksek Mahkeme’ye atanan yargıçlar ömür boyu görev yapıyor oldukları için yargıçlar arasındaki dengelerin yakın gelecekte değişmesi pek olası görünmüyor.

Trump’ın önümüzdeki dönem ülke içinde atması beklenen adımlarının, ülkenin siyasi, toplumsal ve ekonomik yapısını derinden sarsması büyük bir olasılık. Nitekim başkanlık yemini ederek, Beyaz Saray’a geçmesine henüz haftalar varken bu doğrultuda somut adımlar atmaya başladı bile.10

2023 yılında yayınlanan, geçtiğimiz yaz aylarında seçim kampanyaları henüz sürerken, başında faşizan görüşleriyle tanınan kişilerin olduğu Heritage Foundation (Kültürel Miras Vakfı) adlı kuruluşun hazırlamış olduğu 900 sayfalık program tekrar gündeme geldi. Proje 2025 adlı bu program, vakıf önde gelenlerinin ifadesiyle, Cumhuriyetçi başkanın iktidarının “birinci gününde” başlatılacak bir politika programı. Programın hazırlanmasında Trump’ın geçen başkanlık döneminde yönetici olan iki Cumhuriyetçi Partili yetkili de yer aldı.

Kapsamı ve içeriği dikkate alındığında programı, ABD rejiminin faşizan ve ırkçı bir ideoloji doğrultusunda yeniden inşa planı olarak nitelemek pek yanlış olmaz. 

Programı hazırlayan Vakıf, Ronald Reagan’ın döneminden bu yana Cumhuriyetçi Parti yönetimleri için politika programları geliştiriyor. Vakfın Başkanı Kevin Roberts seçim sonrası yaptığı açıklamada, “Sol örgütler onu durdurmaya çalışıyor ve tüm muhafazakâr hareket onun arkasında birleşmiş durumda,”11 yorumunda bulundu.

Nitekim, Trump’ın “sınırların kontrolü konusunda sadık biri” olarak nitelendirdiği, Proje 2025 programının hazırlanması sürecine aktif katılanlar arasında yer alan, eski ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza Teşkilatı yöneticisi olan Tom Homan’ı, ‘Sınırların Çarı’ olarak tanımlanan pozisyona atadı. Trump’ın seçim kampanyasının ana vaatlerinden biri olan, “milyonlarca kaçak göçmenin toplu olarak sınır dışı edilmesi” görevini icra edecek olan Homan, 2014 yılında, “göçmen çocuklarını ailelerinden ayırmanın yasadışı sınır geçişlerini engellemenin etkili bir yolu olacağını” savunmuştu. Geçtiğimiz temmuz ayında yaptığı açıklamada, “Trump geri döndüğünde ben de yanında olacağım ve bu ülkenin şimdiye kadar gördüğü en büyük sınır dışı etme gücünü yöneteceğim” demişti.12

Proje 2025’in öne çıkan başlıkları ve içeriği özetle şöyle:

  • Program, yasa teklifleri, iptal edilmesi veya yeniden yapılandırılması önerilen yürürlükteki yasalar ve hükümet kurumlarını sıralıyor.
  • Adalet Bakanlığı gibi siyasi yönetimden bağımsız kurumlar da dahil olmak üzere, tüm federal idari birimlerin doğrudan Başkanlığın kontrolüne verilmesini öngörüyor. Bu doğrultuda, on binlerce kamu çalışanının iş güvencelerinin kaldırılmasını, yerlerine siyasi atamaların yapılmasını öngörüyor.
  • Federal Eğitim Bakanlığı’nın tamamen ortadan kaldırılması öneriliyor.
  • Kürtaj yasalarının eyaletlerin inisiyatifine bırakılması ve ‘geç dönem’ kürtajların yasaklanmasını öneriyor.
  • Trump’ın bir önceki iktidarı döneminde öne çıkardığı, Meksika sınırına duvar örülmesiyle ilgili daha fazla fon ayrılması öneriliyor.
  • İç Güvenlik Bakanlığı’nın lağvedilmesi, güçlü bir sınır polisi kurumunun oluşturulması, vb. daha birçok düzenleme öneriliyor.

Trump henüz başkanlık yemini etmesine uzun bir zaman olmasına rağmen, Proje 2025 programının doğrultusunda iktidarının bel kemiğini oluşturmaya başladı.

Örneğin, Adalet Bakanı olarak Florida temsilcisi Matt Gaetz’i atayacağını ilan etti. Skandallarıyla tanınan aşırı sağcı Gaetz’in atanması Cumhuriyetçi Parti saflarında dahi tepki çekti. Trump, atamayla ilgili açıklamasında, Gaetz’in, “Adalet Bakanlığı’nda umutsuzca ihtiyaç duyulan reformları gerçekleştirmeye odaklanarak, Kongre’de kendisini gösteren son derece yetenekli ve azimli bir avukat,”13 olduğunu belirtti.

Gaetz, çocuk yaştaki kişilerin seks ticaretine bulaştığı iddialarıyla hakkında Adalet Bakanlığı’nın soruşturmasına uğramış bir Kongre temsilcisi. Seks ticareti soruşturmasının yanı sıra, hakkında yasadışı uyuşturucu kullanımı, kampanya fonlarının kötüye kullanımı ve rüşvet kabul etme iddialarını da kapsayan birçok etik soruşturma sürüyor. Bunun yanı sıra Gaetz, aşırı sağcı paramiliter bir grup olan ve Kongre baskını sırasında ön saflarda yer alan Proud Boys adlı grup üyeleriyle samimi ilişkiler içinde.

Öte yandan, Trump’ın İç Güvenlik Bakanı olarak atadığı Kristi Noem de tam bir göçmen düşmanı. Bu bakanlık, sınır güvenliği, göçler, doğal afetlere müdahaleler ve ülkenin Gizli Servisi’nden sorumlu. Noem geçmişte, Amerika’nın bir işgalle karşı karşıya olduğunu ileri sürmüş ve Trump’ın daha önceki iktidarı döneminde birçok Müslüman ülkenin vatandaşlarının ülkeye girişiyle ilgili koyduğu yasağı desteklemişti. Ayrıca, pandemi döneminde maske takılmasına karşı tutumuyla biliniyor ve sıkı bir kürtaj karşıtı.

Bir başka örnek ise Dışişleri Bakanı adayı olarak açıklanan Marco Rubio. Bir Küba göçmeni olan Rubio, açık bir şekilde İsrail yanlısı bir isim. Geçtiğimiz eylül ayında, “İsrail’in kendisini savunmaktan başka bir seçeneği yok,” açıklamasını yapmıştı. Rubio, İran, Çin ve Türkiye gibi ülkeler karşısında şahin duruşuyla biliniyor ve Ukrayna’nın desteklenmesine karşı bir tutum içinde.

Trump, Rubio’nun adaylığı için “Ulusumuz için güçlü bir savunucu, müttefiklerimiz için gerçek bir dost ve düşmanlarımıza karşı asla geri adım atmayacak korkusuz bir savaşçı olacaktır,”14 açıklamasında bulundu.

Savunma Bakanlığı’na atanacağı açıklanan Pete Hegseth hem Irak’ta hem de Afganistan işgallerinde görev almış askeri arka plana sahip. Ulusal Muhafız olarak görev yaptığı dönemde, “sağcı milis gruplarla bağlantılı olduğu” gerekçesiyle görevden alınmıştı. 2018 yılında New York’ta düzenlenen Ulusal Genç İsrail Konseyi etkinliğinde yaptığı konuşmada, “Siyonizm ve Amerikancı yaklaşım bugün dünyamızda Batı medeniyetinin ve özgürlüğünün ön cepheleridir,” demişti. Uzun yıllardır Amerikan ordusu ve gazileriyle ilgili aşırı sağcı ve Trump’ı destekleyen Fox TV’de program düzenliyor. 

Kısacası, Trump’ın daha şimdiden seçtiği bakan adayları ve idari atamaları Amerikan federal sistemini nesiller boyunca sekteye uğratacak nitelikte olduğu görünüyor.

Üstelik gelecek ocak ayından itibaren yeni Trump yönetiminin federal hükümetteki 4 bin siyasi pozisyona ilişkin yeni atamalar yapacak. Kabine sekreterleri ve kurum başkanları, sekreter yardımcıları ve büyükelçiler de dahil olmak üzere bu atamaların binden fazlası Senato onayını gerektiriyor.15 Ancak, son seçimlerde Cumhuriyetçilerin Senato’da çoğunluğu ele geçirmiş olmasından dolayı, Trump’ın bu atamaların büyük çoğunluğunda sorun yaşamayacağını öngörebiliriz.

Küresel düzeydeki etkileri

Uzun bir süredir uluslararası düzen içindeki Amerikan değerleri niteliksel olarak gerilerken, askeri ve ekonomik etki alanı da zayıflıyor. Amerikan hegemonyasına baş kaldıran bölgesel güçler yükselir ve hegemonik boyunduruğu hızla çözülürken, bir yandan da Amerika’nın liderliğindeki uluslararası düzene karşı çeşitli ittifaklar yükseliyor. Dünyanın hemen her köşesinde savaşlar, çatışmalar ve gerilimler yayılıyor. Amerika’nın müdahale ettiği Ukrayna Savaşı, Gazze ve Lübnan’ın işgali, Çin ile Hint-Pasifik bölgesindeki gerilimler, Amerikan’ın küresel hegemonyasının niteliği ve gücünün sorgulanmasına yol açıyor. Amerika Soğuk Savaş döneminden bu yana hiç bu kadar meydan okumayla karşı karşıya kalmamıştı. Trump’ın bu gidişata son verecek politik veya askeri açılımlar gerçekleştirmesi ise pek olası görünmüyor. 

Nitekim, bir önceki döneminde Trump’ın aşırı sağ ideolojiler doğrultusunda uluslararası düzende gerçekleştirdiği tahribatlar arasında, ABD’yi 195 ülkenin imzalamış olduğu Paris İklim Anlaşması’ndan çekmiş olması da vardı. Böylece ABD, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin katılımcısı ülkeler arasında, Paris İklim Anlaşması’na katılmayan yegâne ülke olmuştu. Öte yandan ülkeyi Trans-Pasifik Ortaklığı, UNESCO, BM İnsan Hakları Konseyi gibi birçok uluslararası anlaşmadan çıkarmış, Dünya Ticaret örgütüne Çin’in kabul edilmesini hata olarak nitelemiş, NATO üyelerine silahlanmaya daha fazla bütçe ayırmaları konusunda baskı yapmıştı.

Trump’ın bu yeni dönem iktidarı sırasında uluslararası düzenin yapı taşlarını daha da derinden sarsacak olması şaşırtıcı olmayacak. Daha şimdiden seçtiği bakan adayları ve idari atamalar16, Amerikan federal sistemini nesiller boyunca sekteye uğratacak nitelikte. 

Öte yandan, kabinesine seçtiği adaylar ve atadığı idari personelin geçmişleri incelendiğinde, Trump’ın dış politikasının çerçevesini şu şekilde özetleyebiliriz: İran’ın sıkıştırılması, İsrail’in desteklenmesi ve Çin ile kapışma.

İklim krizi: İklim kriziyle mücadele karşıtı olan Trump, şimdiden bu doğrultuda adımlar atmaya başladı. Enerji Bakanlığı’nın başına fosil yakıt endüstrisinin önde gelen bir üyesi ve bir petrol şirketi olan Liberty Energy’nin CEO’su Chris Wright’ı getireceğini açıkladı.

Wright’ın bakanlık döneminde şüphesiz fosil yakıtlar öne çıkacak. Yeni bakan adayının ilk önceliklerinden biri muhtemelen yeni sıvılaştırılmış doğal gaz ihracat terminalleri için federal izin sürecinin önündeki engeli kaldırmak olacak. Biden yönetimi, bu yılın başlarında yeni LNG ihracat tesislerinin onaylarını, bu tür ihracatların küresel sera gazı emisyonları üzerindeki etkisini incelemek üzere resmen durdurmuştu.17

Ukrayna savaşı: Trump’ın ABD’nin Ukrayna savaşına verdiği desteğe karşı olduğu ve Putin’e sempati beslediği bilinen bir gerçek. Nitekim Trump’ın büyük oğlu Donald John Trump Jr. geçtiğimiz günlerde sosyal platformlarda birkaç kez Zelenski’ye, babasının Ukrayna’ya verilen yardımları keseceğini ima ederek, “artık ödeneğini kaybediyorsun,” diye laf attı.18

Bu arada Trump’ın Beyaz Saray’a geçtiğinde Ukrayna’daki savaşın sonlandırılmasına yönelik baskı yapacağını hesaplayan Rusya, görünüşe göre işgal ettiği toprakları mümkün olduğu kadar genişletme çabasını arttırmış durumda. Zira, Rusya’nın işgal ettiği topraklardan çıkması gerçekçi bir olasılık olmadığı göz önüne alındığında, Trump’ın Ukrayna’ya askeri yardımları keserek, bölgedeki statükoyu koruyan, yani Rusya’nın işgal ettiği topraklarda kalmasına olanak sağlayan bir barış anlaşması dayatması bekleniyor.

Bu durumun farkında olan Biden yönetimi, iktidarı Trump’a devretmeden önce Ukrayna’ya mümkün olduğunca fazla yardımın aktarılması çabası içinde. NATO’da son haftalarda aynı çabalar içinde. Hatta son günlerde Ukrayna’nın NATO’ya katılması sürecinin hızlandırılmışa yönelik girişimlerin arttığı gözlemleniyor.

Ortadoğu: Trump’ın İsrail’e Gazze’deki soykırım ve Lübnan’daki katliamlarını bir aşamada sonlandırması konusunda baskı yapması olasılık dahilinde, ancak İsrail karşıtı net bir tavır almasını beklemek fazla iyimserlik olur. Bir önceki iktidarı döneminde Amerikan Büyükelçiliğini Tel Aviv’den Kudüs’e taşıdığını unutmamak gerekiyor.19

Nitekim, Orta Doğu Özel Temsilciliği için emlak zengini Steve Witkoff’u seçmesi bir tesadüf değil. Trump’ın yakın dostu olan Yahudi asıllı milyarderin Orta Doğu Özel Temsilcisi olarak atanması İsrail’de heyecan yarattı. Wirkoff, Netanyahu’nun sıkı bir destekçisi ve aynı zamanda Trump’ın da en büyük bağışçılarından birisi.

Bunun yanı sıra, eski Arkansas Valisi Mike Huckabee, ABD’nin yeni İsrail Büyükelçisi olacak. Huckabee’nin daha önce ‘iki devletli çözüm’ fikrini reddettiği ve sadık bir İsrail destekçisi olduğu biliniyor.20

Trump’ın, Benjamin Netanyahu’ya İran ve kontrolü altındaki vekil militanlar konusunda, “ne yapman gerekiyorsa onu yap” yaklaşımı içinde olduğu biliniyor. Ancak Tahran’la ilişkilerini düzeltmeye çalışan Körfez ülkeleri arasında İran’a karşı aşırı baskıya olan destek az. Öte yandan, Trump’ın daha önceki yönetimi sırasında varılan ve İsrail ile bazı Arap ülkeleri arasındaki ilişkileri normalleştiren İbrahim Anlaşması’nı genişletmeye çalışacağı neredeyse kesin. Ancak Suudi Arabistan’ın bu anlaşmalara katılmak konusunda çekinceleri olduğu ve bunun için bir Filistin devletine doğru kayda değer adımlar atılıyor olması gerektiği görüşüne sahip olduğu biliniyor.

Çin ile rekabet: Trump’ın Çin karşıtı katı bir tutum içinde olduğu biliniyor. Bu nedenle, diğer bölgelerdeki irili ufaklı sorunları bir an önce çözüp, bir numaralı sorun olarak gördüğü Çin’e odaklanmayı hedeflediğini söylemek yanlış olmaz. 

Trump seçim kampanyası sırasında dile getirdiği gibi Çin’den gelecek mallara yüzde 60 düzeyinde gümrük vergisi uygulamasına geçilmesi durumunda, ülkede yıllardır süren ve muazzam boyutlara ulaşmış olan emlak piyasasındaki sorunların yanı sıra, yaşanan derin ekonomik problemlerin çözümüne ilişkin çabalar sekteye uğrayabilir.

Öte yanda, Hint-Pasifik bölgesinde Çin’in başta Tayvan’a yönelik agresif tutumu ve bölgedeki diğer ülkelerle yaşanan sınır sorunları, önümüzdeki dönem özellikle askeri gerilimlerin artışını tetikleme potansiyelleri taşıyor.

 

Dipnotlar:

  1. Bu rekorların kırılmasında, o dönem devasa eylemler düzenleyen ve kitleleri mobilize eden iklim hareketi ve Siyah Hayatlar Önemlidir (BLM) hareketinin milyonlarca insanı sokaklara dökmesinin, seçimlere katılım oranının Amerikan seçim tarihindeki en yüksek orana çıkarmış olmasının büyük katkısı vardı.
  2. 2024 Presidential Election Results, Associated Press, https://apnews.com/projects/election-results-2024/?office=P (Erişim tarihi: 27 Kasım 2024).
  3. Thomas Beaumont, Maya Sweedler, Parker Kaufmann ve Humera Lodhi, “Trump won about 2.5M more votes this year than he did in 2020. This is where he did it,” Associated Press, 26 Kasım 2024, https://apnews.com/article/trump-harris-swing-states-votes-79f4495b4a0d2039a0a92b5dbdceb7aa?utm_source=flipboard&utm_content=topic%2Fkamalaharris, (Erişim tarihi: 26 Kasım 2024).
  4. Election 2024, Associated Press, https://apnews.com/hub/election-2024 (Erişim tarihi: 16 Kasım 2024).
  5. AP Votecast, Associated Press, https://apnews.com/projects/election-results-2024/?office=P (Erişim tarihi: 15 Kasım 2024)
  6. @BernieSanders, X Platformu, https://x.com/BernieSanders/status/1854271157135941698 (Erişim tarihi: 10 Kasım 2024).
  7. Theo Burman, “AOC Shares Reasons Why Her Supporters Voted for Trump,” Newsweek, 11 Kasım 2024, https://www.newsweek.com/aoc-supporters-donald-trump-split-ticket-reasons-establishment-1983849?utm_source=Flipboard&utm_medium=App&utm_campaign=Partnerships (Erişim tarihi: 15 Kasım 2024).
  8. Trump’ın avukatları bu davaları istinafa taşıdı.
  9. Başkan’ın yüz milyarlarca dolarlık bakanları: Trump, ABD tarihinin en zengin yönetimini kuruyor, Karar, 26 Kasım 2024, https://www.karar.com/dunya-haberleri/baskanin-yuz-milyarlarca-dolarlik-bakanlari-trump-abd-tarihinin-en-1912363 (Erişim tarihi: 27 Kasım 2024).
  10. ABD seçim sistemi birçok çağdışı uygulamayı içeriyor. Bunlardan biri de seçilen başkanların hemen göreve başlayamıyor olması. Yeni seçilen başkanlar, seçim gününden yaklaşık 76 gün sonra, 20 Ocak’ta yemin ederek göreve başlıyor. Bu süreye kadar bir önceki dönemin başkanı tüm yetkilileriyle göreve devam ediyor.
  11. “As with Trump’s last term, California will lead the liberal resistance,” Grassroots50, 6 Kasım 2024 https://grassroots50.com/as-with-trumps-last-term-california-will-lead-the-liberal-resistance/ (Erişim tarihi: 15 Kasım 2024).
  12. M. Birol Güger, “Yeni ABD kabinesinin şifreleri… Donald Trump savaşa mı hazırlanıyor?” Cumhuriyet, 15 Kasım 2024, https://www.cumhuriyet.com.tr/dunya/galeri-yeni-abd-kabinesinin-sifreleri-donald-trump-savasa-mi-hazirlaniyor-2268742 (Erişim tarihi: 15 Kasım 2024).
  13. Rebecca Beitsch, “Matt Gaetz is Trump’s pick for attorney general,” The Hill, 13 Kasım 2024, https://thehill.com/regulation/court-battles/4989060-matt-gaetz-trump-attorney-general/ (Erişim Tarihi: 15 Kasım 2024).
  14. Gram Slattery, Andrew Goudsward, Patricia Zengerle and Sarah N. Lynch, “Trump taps loyalists with few qualifications for top jobs,” Reuters, 14 Kasım 2024, https://www.reuters.com/world/us/trump-taps-loyalists-with-few-qualifications-top-jobs-2024-11-13/ (Erişim Tarihi: 15 Kasım 2024).
  15. John B. Bellinger, III, Christopher J. Dodd, John A. Freedman, Amy Jeffress ve James P. Joseph, “Presidential Appointments and Senate Confirmations: A Guide for Prospective Trump Administration Political Appointees,” Arnold & Porter, 13 Kasım 2024, https://www.arnoldporter.com/en/perspectives/advisories/2024/11/a-guide-for-prospective-trump-administration-political-appointees (Erişim tarihi: 27 Kasım 2024).
  16. ABD’de başkan tarafından atanan kabine üyeleri ve idari personelin birçoğunun Senato’da onaylanması gerekiyor. Bu nedenle, bu pozisyonlara yönelik atamalar, söz konusu kişilerin Senato’da onaylanmasına kadarki süreçte ‘adaylık’ olarak ifade ediliyor.
  17. Matthew Zeitlin, “Trump’s Pick for Energy Secretary Is a Big League Fracking Executive,” Heatmap News, 16 Kasım 2024, https://heatmap.news/politics/chris-wright-energy?utm_source=flipboard&utm_content=topic%2Ftechnology (Erişim tarihi: 16 Kasım 2024).
  18. Victor Goury-Laffont, “Donald Trump Jr. taunts Zelenskyy about ‘losing your allowance,’” Politico, 10 Kasım 2024, https://www.politico.eu/article/donald-trump-jr-volodymyr-zelenskyy-donald-trump-cut-funding-ukraine-war/ (Erişim tarihi: 16 Kasım 2024).
  19. Hem İsrail Devleti hem de Filistin Otoritesi Kudüs’ün başkentleri olduğunu kabul ediyor; Filistin Otoritesi Kudüs’ü nihai olarak iktidar merkezi olarak öngörüyor
  20. M. Birol Güger, a.g.e.

sosyalizm